Kategoriler
Uncategorized

Plazada Aşk Başkadır(Sibel)

Plazada Aşk Başkadır(Sibel)
Merhaba
Anlatacağım hikayeler tamamen gerçek olup inanmak size kalmış
36 yaşında yakışıklı ve ağzı laf yapan biriyim. Adım Burak. Yaklaşık 10 yıllık evliyim ve 2 çocğumuz var. Her Türk ailesinde olduğu gibi çocuklar olduktan sonra eşimle neredyese kardeş hayatı yaşamaya başladık 🙂
Haliyle gözüm dışardaydı
Bir bankanın genel merkezinin insan kaynaklarında orta düzey yönetici olarak çalışıyorum. Plazaları bilirsiniz neredeyse bütün kadınlar daha sexy basıl olunur daha fazla dekolte nasıl verilir yarışı içindeler adeta. Böyle olunca da biz erkekler için adeta iç çamaşırı defilesindeymiş gibi bir iş hayatı içindeyiz. Bu bazen güzel olsa da bazen beni oldukça zorluyor.
Dedim ya evdeki sex hayatı kötü olunca göz dışarda oluyor diye, tabi bende biraz yakışıklı ve flortoz olunca akacak kan damarda durmuyor 🙂
Sibel benden 4 yaş büyük ve hukuk departmanında çalışıyor. Evli ve 1 kızı va. Facebooktan gördüm kocası ayının önde gideni. Bu kadın bunda ne buldu diyordum hep. Sanrım adam çok zengin olmasının etkisi var
Neyse Sibel oldukça ateşli ve sexy giyinir hep. Makyajsız veya topuklu ayakkabsız işe geldiğini görmedim. Çoğunluk mini etek veya elbise giyer. Göğüsleri çok büyük değil ama muhteşem dolgun bacak ve kalçalara sahip. Sürekli frikikleriyle beni eritiyor. İşte bu Sibeli ne zaman görsem benimki adeta şahlanıyor. Hem giyinişi hem de konuşmasıyla kadından adeta sex akıyor. Kaç kere onu düşünüp boşaldığımı sayamıyorum bile
Neyse,işte Sibelle aynı zaman da arkadaş olduğumuz için işyerinde gerek telefonla gerekse de yüzyüze sık görüşüyoruz. Sürekli onu arzulasam da ona açılıamıyordum, zira evliydi
Onun konuşmalarında bana karşı boş olmadığını hissediyorurdum. Bana hep Şeker, öptüm vs gibi kelimeler kullanıyordu ama bunu sadece banı mı yoksa diğer arkadaşlarına da mı yapıyor veya beni kendisinden küçük olmam sebebiyle zararsız mı görüyordu emin olamıyordum
Ama gün geçtikçe ona olan akarım artıyordu. Kendisine nasıl açılacağımı onu nasıl yatağa atacağımı düşünüyordum hep
Malum 15 temmuz sonrası bir çok banka eleman çıkarttı
Tabi sıra bizim bankaya da geldi. Şehir dışındaki operasyonlarımız için bizim gidip şubede işten çıkartma yapmamız gerekiyor insan kaynakları olarak. Tabi ekipte Endüstr ilişkilerinden ve hukuk departmanından bir kişi daha oluyor
İk direktörü o gün beni çağırdı ve İzmirdeki şubelerden toplam 12 kişiyi çıkartmam için beni görevlendirdi
Biz ik cılar için en nefret ettiğimiz görevdir. Zira işten çıkartmak psikolojik olarak çk hırpalıyor insanı. Ağlayan mı dersin küfür eden mi yoksa ev kredisi ödemekte olup işten çıkarıldığını öğrenince düşüp bayılan mı?
Neyse işte yarın yola çıkacaktım ve hiçte gitmek istemiyıordum. Ama birden görevlendirme yazısı gelince dünyam değilşti
Gelen mailde Sibelin de adı geçiyordu. Anlaşılan hukuk departmanı adına o gelecekti. Maili görünce hemen kafada planlar yapmaya başladım.
Endüstriden de emeklliğine 1 sene kalmış bir kadın gelecekti. 1 akşam kalıp ertesi gün istanbula geri gelecektik
Yani o akşam tek şansım vardı ve ne yapıp edip Sibeli sikmem lazımdı
O gün dediğim gibi çok zor geçmişti
Görüşmelre üçümüz girip kötü haberi veriyor alacağı tazminatı söyleyip dünyanın sonu olmadığını vs anlatıyorduk. Sibel ilk defa bu tip görüşmelere girdiğinden tahmin ettiğimden kötü olmuştu. 3 kez falan ağladı gün içerisinde. Bende karamsarlık başladı bu moralle nasıl olacak akşamki planlarım diye.
Gün böyle geçti. En son şubeden ayrılınca otelimiz İzmir palasa geçtik. 3 ümüzünde odaları ayrıydı ve yarım saat sonra yemek için aşağıda buluşmaya sözleştik. Hemen bir duş aldım,iç çamaşırlarımı değiştirdim en güzel parfümümü de sıktım :))
Aşağıya 10 dk geç indim. Lobide Sibel ,Ayşe hanım la oturuyordu. Ama görür görmez heyecandan dizlerim titredi. Beyaz kısa bir elbise giymişti ve tüm bacakları kalçalarına kadar açıktaydı. Tanrım bu gece bu kadını sikmeliyim diye içimden geçirdim. Yanlarına gittiğimde yine her zaman ki gibi Aşk olsun Şeker biz bekletilecek kadın mıyız diyerek omzuma vurdu
Bende bu güzel kadınların yanına hazırlanmadan gelemezdim dedim. Yine nasıl konuşacağını biliyordun diye kırıttı
sizi Topçuya götüreyim hem yakın hemde şişleri çok güzel dedim. İk**i de kabul etti
Aklımda tabi mi Sibele içirip sonra da geçirmek vardı

Kategoriler
Uncategorized

Tatil kaçamağı

Tatil kaçamağı
Herkese Merhaba
Öncelikle kendimden bahsetmek istiyorum ; Adım Emre , evliyim, 34 yaşında , 1,78 boyunda , esmer , hafif göbekli ve sempatik birisiyimdir.

Size yaşamış olduğum tatil anılarımdan bahsetmek istiyorum. Antalya Lara da İş yerinin beni eğitim için gönderdiği otelde kaldığım sırada çatpat ingilizcemle bir kanada lı çift ile tanıştım. İsimleri Alan ve Sandy idi. Adam 40 eşi ise 38 yaşlarında sexy bir kadındı. Tesadüf olarak bir kaç gün üst üste yemek yan yana oturduk ve daha sonra beni masalarına davet ettiler. İngilizce min kötü olmasından dolayı onlara çok eylenceli gelmiştim. Daha sonra gece barda buluşmak için sözleştik. Tabi şık kıyafetlerimi giyip içimde çok farklı bir heyacan vardı. O anda neden olduğunu bilmiyordum.Biraz viskilerimizi yudumlarken Alan bana eşiyle dans edebileceğini söyledi. Sandy o gün muhteşem gözüküyordu. Kırmızı mini eteğiyle derin sırt yırtmaçı beni büyülemişti. Dans ederken ne kadar da rahat insanlar diye düşünüyordum. Sandy dans esnasında o kadar yakınlaşmıştıkı parfum kokusunu ciğerlerime kadar çekiyordum. Bu beni inanılmaz tahrik etmişti. Tabi benim ufaklık boş durur mu , hemen hareke geçip , dik br şeklde Sandy nin kalçalarına yapıştı. Bu esnada bana vermiş olduğu öpücüğünde etkisiyle ben iyice rahatlamıştım. Masaya oturduğumuzda eşi hattında sorular sordu ve dürüst bir şekilde çok hoşuma gittiği söyledim 🙂

Biraz daha ictikden sonra beni odalarına davet ettiler, Tabi bu fırsat ayağıma bir daha gelmeyeceğini düşündüğüm için hiç kırmadım onları. Sandy nin beni ellerimden tutup yatak odasına götürdü. Yataga sırt üstü yatırıp , gözlerimi bağladı. Benimde kafam güzel olduğu için hiç itiraf etmedim. Üzerimi soyup , dim dik olan penisimi dudakları arasına alıp yalamaya başladı. Soyundukça parfüm kokusu tüm odaya dağıldı. Beni çok etkilemişti. Sırılsıklam olmuş vajinasının içine girdiğimde resmen boşalmamak için kendimi zor tuttum. 1-2 dakika sonra gözlerimi açtığımda eşinin soyunup bir şekilde penisiyle oynadığını gördüm. bu beni şok etmişti. Ama Sandy nin durmaya niyeti yoktu ve onu kucağıma alıp duvara yaslayıp içine girip çıktık dan sonra boşaltık. izden birer yudum daha alarak öpüşmeye başladık ve love sex filmini internetden açıp izlemeye başladık. bu bizi daha çok tahrik etmişti. Çünkü filmde de 3 grup halinde sevişme yapıyorlardı. Eşi film izlerken elini penisime attı, shortumu çıkarıp agzına ldıkdan sonra Sandynin bornozunu çıkardı ve penisimi tutup Sandy in Amına götürerek, yerleştirdi. Bu durumdan herkes memnundu.Dakikalarca seviştikden sonra tekrar boşaldım. Sandy duş almak isteyip duşa girdi. Daha sonra kocası penisimdeki spermleri yalayıp yutmaya başladı. İlk başlarda çekindim ama sonraları alıştım.. Duşdan geldikden sonra viskilerimizi yudumlayıp , uyuduk. Sabah olduğumda üçümüz aynı yatakda yatıyoduk. Sonraki gün vedaştık ve telefon numaralarımızı verdik.i söyledi .Mail yoluyla yazışmaya başladık. Eşinin beni çok özlediğin den bahsetti. Bende onu özlemiştim. İple çekiyorum.Bu yaz sırf onlar için özel 1 hafta kaçamak yapıcam…

Daha sonraki bölümlerde eşimle yapmış olduğumuz kaçakları paylaşıcam.

Kategoriler
Uncategorized

İzmirin Amcıkları…4[ALINTI]

İzmirin Amcıkları…4[ALINTI]
Ertesi sabah bodrumun demir kapısının vurulmasıyla uyandım. Yatakta gerinirken kapı tekrar vuruldu ve “Harun abii, harun abii!” diye seslenildi. Bir kız sesiydi, ama kime ait olduğunu çıkaramadım. Hemen fırladım kapıyı açtım kim olduğunu görmek için. Dün gece bizde yatan kızlardan biriydi. “Harun abi yukarı gelecekmişin, kahvaltı… hazır…” dedi. Kızın bakışları eşofmanımın önüne kaymıştı. Baktığı yere ben de baktım. Her sabah uyandığımda olduğu gibi yarağım yine çadırı kurmuştu. Kızın yüzü birden kıpkırmızı olmuş, heyecanlanmıştı. Güzelce bir kızdı. Boyu diğer kızlara nazaran biraz daha kısaydı. Beline kadar uzun siyah saçları atkuyruğu örülmüştü. Giydiği şalvara rağmen arkaya çıkık götü çok seksi duruyordu. Beyaz bluzundan da içine taktığı sutyeninin hatları belli oluyordu. Sutyenin boyutlarına bakılırsa göğüsleri de fazla büyük değildi.

Elimi eşofmanımın cebine sokup yarağımı tutup yan yatırdım ve “Kusura bakma uyku sersemiyim, senin adın neydi hatırlamayamadım?” dedim. O sırada bakışlarını gözlerime kaldırıp, heyecanlı bir şekilde, “Meryem!” dedi. Bizim sülalede okadar çok Meryem, Hatice, Ayşe, Fadime vs. vardı ki. Sadece bizim sülalede değil, bizim köyün her hanesinde ikişer üçer vardı bu isimlerden. “Sen Mevlüt amcamın kızı Meryem misin?” dedim. “Yok, ben İsmail’in kızıyım!” dedi. İsmail, Mustafa, Hacıali, Durmuş, Ahmet, Mehmet vs. isimlerden de zibil gibi vardı köyde. “Kusura bakma tanıyamadım, hangi İsmail?” dedim. “Topal İsmail’in kızıyım… Selim abimi hatırlarsın, ortaokulu beraber okumuşsunuz!” dedi. “Haa, tamam, şimdi tanıdım! Kız sen ne kadar da büyümüşsün böyle, hemde güzelleşmişsin! Nerdeyse gelinlik kız olmuşsun! Köyün bütün delikanlıları peşinde dolanıyordur!” deyip yanağından makas aldım.

Öyle deyince utandı, “Ben çıkayım yukarıya…” dedi. “Dur bekle, üzerimi değişeyim, beraber çıkarız!” dedim. “Tamam!” dedi. Üzerimi değiştirirken bana (daha doğrusu çadır kurmuş yarağıma) baksın diye, “Ee, Selim napıyor? İyi mi?” diye sordum. Eşofmanlarımı çıkarıp, çadırı kurmuş boxerla pantolumu gömleğimi alırken, Meryem gözlerini boxerimin önünden ayırmadan soruma cevap vermeye çalıştı. Özellikle önce gömleğimi giydim, düğmeleri iliklerken ağırdan aldım. Meryem’in heycanı daha da artmıştı, basit bir soru sorduğum halde yutkunarak ve kekeleyerek cevap vermişti. Eğer daha uygun bir zaman ve ortamda olsaydık, Meyem’i sikmek benim için çocuk oyuncağıydı. Ama şimdi sikmek için herhangi bir girişimde bulunmam doğru değildi. Beynimin bir kenarına ‘Sikilebilir!’ diye not ettim sadece. Giyindim ve Meryem’i önüme kattım, şalvarının içinde götünü sağa sola kıvırışını seyrede seyrede yukarı çıktık. Bıngıl bıngıl titriyordu götü. Bu arada Meryem’in abisi Selim, Vedat’ın teyzesinin oğluydu. Yani Vedat’ın sikiştiği söylentisinde geçen kahraman.

Kahvaltı masasında sadece 4 kişilik yer olduğundan, ayrıca yere de iki tane sofra kurulmuştu. Babam, annem, Zeynep ve ben masada yedik. Diğer kızların hepsi yer sofrasında yaptılar kahvaltılarını. Kahvaltı boyunca (Herhalde en çömezleri olduğundan olsa gerek, yada bu işe gönüllü olduğundan) tüm hizmetleri Meryem yaptı. Kızcağız millete hizmet edeceğim diye kendi kahvaltısını da doğru dürüst yapamadı. Bardaklarımızdaki çaylar daha bitmeden ok gibi fırlayıp kalkıyor, çaylarımızı dolduruyordu. Bir ara annemin babama, “Baksana ne kadar hamarat! Nazar değmesin, çok ta güzel bir kız!” demesini Meryem de duymuş, sürekli mutfakla salon arasında mekik dokuyor, birşeyler götürüp getiriyor, tabaklarda eksilen zeytin, peynir, domates, salatalık gibi şeyleri takviye ediyordu. Meryem’in yürürken götünü kıvırmasına hasta olmuştum, mutfağa gidişlerinde çaktırmadan arkasından bakıyordum. Yarağım çoktan kazık gibi olmuştu.

Meryem’in o çıkık götünü sikme düşüncesiyle nerdeyse küloduma boşalacaktım. Boşalmamak için düşüncelerimi dağıtmam gerekiyordu. Zeynebe baktım, hiç konuşmadan karşımda oturuyor, kahvaltısını yapıyordu. Yer sofrasındakilere göz gezdirdim, Rabia ve Fidan da süt dökmüş kedi gibi sessizce ve ciddiyetle kahvaltılarını yapıyor, hiç kafalarını kaldırıp bana bakmıyorlardı. Ama diğer kızlar neşeliydiler, fısıldaşarak birbirilerine birşeyler anlatıp, kıkırdaşıyorlardı. Kaçamak bakışlarla da olsa, arasıra göz göze geliyordum kızların bazılarıyla.

Kahvaltımı erken bitirip kalktım, babamlar kahvaltılarını bitirmeden verandada çabucak bir sigara içecektim. Sigaramı yaktım, bir dakika geçmeden Meryem bir bardak çayla geldi. Bana gülümseyerek, “Babam kahvaltıdan sonra sigara içerken yanında hep keyif çayı ister…” deyip uzattı bardağı. Alıp teşekkür ettim ve “Bizimkilere sigara içtiğimi söylemezsin değil mi? Bak bu sırrımı birtek sen biliyorsun!” deyip göz kırptım. Meryem de bana göz kırpıp gülümseyerek, “Söylemem tabii, ben çocuk değilim, 16 yaşına girdim!” dedi. “Biliyorum çocuk değilsin, üstelik çokta tatlısın!” deyince sevinçten havalanacaktı sanki. Yanakları yine kıpkırmızı oldu ve beni o hasta eden götünü kıvırta kıvırta içeri gitti.

Sigaram ve çayım bitmişti. Verandada otururken babam da kahvaltısını bitirmiş yanıma gelmişti. Babama, Vedat’ın yanına gideceğimi, arabaya ihtiyacı olup olmadığını sordum. “Alabilirsin, hem kahveye kadar beni de götürürsün, eski arkadaşlardan göremediklerim var!” dedi. “Tamam!” dedim, kalktık. Babam koridordan içeriye seslendi, “Hanım biz çıkıyoruz. Harun Vedat’ın yanına gidecekmiş, beni de kahveye bırakacak!” diye. Annem de içerden seslendi, “İyi tamam!” diye. Ama biz merdivenleri inerken annem verandaya çıktı ve “Bekleyin biraz, kızlardan da o tarafa gidecekler varmış, geçerken onları da bırakın!” dedi.

Babamla arabaya binmiş bekliyorduk. Az sonra 4 kız geldi. Bunlardan birisi Meryem idi, diğer üçünün ismini bilmiyordum. Uzanıp içerden açtım arka kapıyı. Arkada anca 3 kişi rahat oturabilirdi, Meryem’i kucağına almak zorunda kaldı kızın biri. Önce babamı bıraktım kahvehanenin yakınında. Babam inerken, “Kızım arkada sıkışmayın, geçin biriniz öne!” dedi. Meryem hemen fırladı, arkadan inip öne bindi. Vedat’ların evine doğru sürerken arabayı, kızlara sordum, kim nerde oturuyor diye. Meryem hemen atıldı ve tek tek tarif etti. Evi en yakın olanından başlayarak kızları evlerine bırakmaya başladık. Son kız arabadan inerken Meryem’in kolunu çimdiklemişti, ne anlama geliyorsa artık. Meryem arabada tek kalınca oturuşunu değiştirmiş, ön koltukta şimdi hafif yan oturarak, yönünü bana dönmüştü. Kendi evlerinin yerini tarif etti. O tarafa doğru sürmeye başladım arabayı.

Yokuşu aşınca, 100 metre ileride görünen ve önünde (Yatılı misafirlerine ait olduğunu düşündüğüm) arabaların durduğu evi işaret edip, “İşte orası… Ben burda insem iyi olacak…” dedi. Durdurdum arabayı. Meryem sanki bu kısa yolculuğun bittiğine üzülmüş gibiydi. Doğrusu ben de üzülmüştüm, “Eve hemen gitmen gerekiyor mu? İstersen bir yarım saat falan şöyle köyün dışına doğru bir yerlere gidelim?” diye sordum. Meryem’in gözleri parladı ve heyecanla, “Tamam, olur! Aşıklar tepesine gidelim! Şurdan sağa sap, orman yoluna doğru sür!” dedi.

Dediği yeri biliyordum, esk**en halalarımın oğullarıyla ve arkadaşlarla şarap içmeye giderdik oraya. Ama tepenin asıl şöhreti, sevişecek yer bulamayan çiftlerin oraya gitmesinden kaynaklanıyordu. Bir keresinde amcamın oğlu Halil bana anlatmıştı, Muhtarın kızını orda nasıl siktiğini. Gerizekalı bunu sadece bana anlatmakla kalmayıp, övünmek için birkaç kişiye daha anlatınca, Muhtarın da haberi olmuş ve Halil’i vurmaya kalkışmıştı. Halil de akşamdan sabaha köyü terketmişti.

Arabayı Aşıklar tepesine doğru sürerken, Meryem’e sordum, “Hiç gittin mi oraya?” diye. Meryem heyecanla, “Hı hı, hemde çok gittim!” dedi. Şaşırmıştım, “Kiminle gittin peki?” diye sordum. “Ablamla, nişanlısı da vardı! Babam onları yalnız bir yere göndermezdi, gezmek istediklerinde beni de verirdi yanlarına. İlkin kasabaya pastaneye falan giderdik, ama sonradan Aşıklar tepesine gitmeye başladık. Oraya varınca bana para verirlerdi arabada beklemem için. Kendileri de çalıların arkasına geçerlerdi özel konuşmak için!” dedi. Bunları anlattığında yüzünde sinsi bir tebessüm belirmişti, sanki bana anlattığından daha fazlasını biliyor gibiydi.

Bu arada orman yolunu geride bırakmış ve Aşıklar tepesine çıkan yola girmiştik. Bu tepenin stratejik bir özelliği vardı. Sadece bir taraftan çıkılırdı buraya, diğer tarafları uçurumdu, ne yürüyerek, nede araçla çıkılabilirdi. Tepeden bakıldığında ise, aşağıdan yaklaşan her insan ve araç gayet net görülebiliyordu. Bu da toparlanmak için tepedekilere vakit kazandırıyordu. Ben Meryem’den daha iyi biliyordum bu tepenin en sota yerlerini. Arabayı en uygun yere çekip, kontağı kapattım. Gömleğimin cebinden cep telefonumu çıkardım ve “Hatıra olarak bir resmini çekebilirmiyim?” diye sordum. Meryem gülümseyerek, “Hı hı!” dedi. Birkaç resmini çektim ve kendisine gösterdim. “Artist gibi çıkmışsın!” dediğimde çok sevindi. Telefonu yine gömleğimin cebine koydum.

Sonra da elimi Meryem’in dizine koyup, “Ee, ablanla nişanlısı çalıların arkasında sadece konuşurlarmıydı peki?” diye sordum. Meryemin suratındaki deminki sinsi tebessüm yine belirdi ve “Ne konuşması yaa? Resmen şey yaparlardı!” dedi. Dizini hafiften okşayarak elimi bacağına götürdüm ve “Anlamadım, ne yaparlardı?” dedim. Elimin bacağında olması onu biraz daha heyecanlandırmıştı, “Anla işte… bildiğin şey yaparlardı!” dedi. Ben bacağını okşarken, Meryem alt dudağını ısırıyordu. “Yani sikişirlermiydi?” dediğimde yüzü kıpkırmızı oldu ve sadece başını sallayıp onayladı. “Onları sikişirken gizlice izledin mi hiç?” dediğimde, yine başıyla onayladı.

Bacağını okşayan elimi beline götürüp Meryem’i kendime çekerken, ben de ona yaklaşıp ve dudaklarını öpmeye başladım. Çok istekliydi, ama öpüşmeyi bilmiyordu, gözlerini kapamış, dudaklarını hafif aralayıp öpmem için uzatıyordu sadece. Birkaç dakika sonra öpüşmemiz birşeye benzemeye başlamış ve yarağım kazık gibi olmuştu. Gözleri halen yumuluydu. Dudağımı çektiğimde, gözlerini açtı ve (Ne oldu?) der gibi baktı. “İnelim mi arabadan?” dediğimde, yine kafasını sallayıp onayladı. İndik. Arka koltuk kirlenmesin diye babamın üstüne serdiği kilimi aldım. Çalıların arkasına geçtik, serdik kilimi, üzerine oturduk. Şimdi daha rahat öpüşebiliyorduk ve elimi buluzunun altından içeri sokup, sutyeninin üzerinden göğüslerini okşayabiliyordum. Vaktimiz az olduğu için sutyenini çıkarmakla uğraşmadım, göğüsleriyle fazla ilgilenemeyecektim çünkü.

Meryem’i sırtüstü uzatıp, elimi direkt şalvarının içine soktum. Önce külodunun üstünden amını biraz okşayıp, sonra da elimi külodunun içine soktum. Amı ıslanmış ve amının kılları yapış yapış olmuştu. Orta parmağımı amının dudakları arasında yukarı aşağı biraz gezdirdim. Parmağımı ilk boğumuna kadar sokup, amının deliğini biraz parmakladım. Arada bir de klitorisini okşuyordum. Meryem yine gözlerini yummuş, kısık sesle inliyordu. Boynunu öpüp, kulağına fısıltıyla, “Seni götten sikmek istiyorum. Sikmemi istermisin?” dedim. Meryem gözlerini açmadan, “Hı hı!” diyerek, bir çırpıda şalvarını ve külodunu dizlerine kadar sıyırıp, yüzüstü döndü ve kıçını yükseltip, götünü dikti havaya. Bunu benim birşey demeden kendiliğinden yapmasına şaşırmıştım. Demek ki ablası öyle siktirirken izlemişti onları.

Arkasına geçtim. Meryemin götü müthiş azdırıcı duruyordu o haliyle. Birşey demeden telefonumu çıkarıp birkaç görüntü aldım, geri koydum gömleğimin cebine. Sonra o bıngıl bıngıl götünün yanaklarını ayırıp, önce amını yaladım. Dilimi amının deliğine sokup çıkarıyordum. Dilimle sikiyordum amını. Kasılmaları artınca durdum, çünkü henüz orgazm olmasını istemiyordum. Sonra götüne yoğunlaştım, götünün deliğini yalayıp, dilimi içine sokmaya çalışıyordum. Ama dilim bile zorla giriyordu o Mercimek gibi küçücük götdeliğine. Orta parmağımı sokmayı denedim. Parmağım girdiğinde Meryem’den küçük bir, “Iıhhh!” çıktı. Götünü biraz parmaklayarak, “Acıyor mu?” diye sordum. “Çok az!” dedi. Götünü alıştırmadan sikemeyecektim, onun için işaret parmağımı da soktum ve iki parmağımı birden burgu gibi sağa sola çevirerek sokup çıkarmaya başladım. Meryem’den arasıra, “Ufff, uff!” diye sesler çıkıyordu, ama olacaktı okadar.

Bir süre çift parmakla çalıştıktan sonra göt deliği epey bir genişlemişti. Bunun yeterli olacağını düşünüp, tepeye çıkan yolu kontrol ettim, kimsecikler yoktu. Pantolonumu ve Boxerimi indirdim. Meryem’in götdeliğini tükürükleyip, yanaştım arkasına, yarağımın başını göt deliğine dayadım ve “Şimdi deminkinden daha çok acıyabilir, tamam mı?” dedim. “Hı hı, biliyorum!” dedi. “Nerden biliyorsun?” diye sormadan edemedim. “Ablamdan… İlk başlarda inek gibi böğürürdü hep! Hem arkadaşlarımın çoğu da ilk seferinde çok acıdığını anlatmışlardı!” dedi. “Sen yinede çok fazla acırsa söyle, hemen bırakırız! Tamam mı?” dedim. “Tamam!” deyince, yüklenmeye başladım.

Meryem’in canını mümkün olduğunca yakmamaya çalışarak, alıştıra alıştıra ve büyük bir sabırla soktum yarağımı götüne. Yarağım köküne kadar girince beline yapıştım ve bekledim bir süre. Meryem ufak tefek bir kızdı ve götü ilk defa sikiliyordu. Ama beni şaşırtmıştı, bağırıp ortalığı yıkacak diye düşünürken, birkaç, “Ufff!” dışında gıkı bile çıkmamıştı. Gerçi ben de çok özen göstermiştim acıtmamak için, ama yine de ilk defa götten sikilirken bağırmamak her kızın harcı değildi.

Bir süre içinde hareketsiz bekledikten sonra, yarağımı hafif hafif çekip, sokmaya başladım. 4-5 dakika sonra artık yarağımı başına kadar çekip, geri sokuyordum. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Meryem’in inlemeleri de aynı oranda hızlanıyordu. Zevkten mi acıdan mı inlediğini bilmiyordum, ama ben çok zevk alıyordum Meryem’in götünü sikerken. Artık götü iyice alışmıştı, daha da hızla pompalarken, bir elimi alttan amına attım. Klitorisini okşuyordum, şimdi orgazm olmasını istiyordum. Çok geçmeden inlemeleri küçük çığlıklara dönüştü. Evet orgazm olmak üzereydi. Klitorisini okşamayı hızlandırdım. Ve Meryem inleye inleye orgazm olurken, ben de kendimi tutmayı bırakıp, döllerimi fışkırttım götünün içine. İkimiz de aynı anda boşalmıştık.

Orgazm sonrasının zevkini bölmemek için bir iki dakika daha kaldım götünde. Sonra yavaşça çektim yarağımı başına kadar, o halde de birkaç resim çekip, tamamen çıktım götünden. Yarağımın ucunda birikmiş birkaç damla dölü parmağımla alıp, götünün yanaklarına sürdüm. Sonra hemen Meryem’in külodunu çektim, götünden süzülen döller kilime akmasın diye. Şalvarını da çekmeye uğraşırken, Meryem pozisyonunu bozdu ve dönüp kendisi çekti şalvarını. Bu arada henüz sertliğini kaybetmemiş yarağıma bakıyordu. Besbelli bu kadar yakından ilk defa bir yarak görüyordu.

Tepeye çıkan yolu birdaha kontrol edip, “Arabanın torpido gözünde ıslak mendil kutusu var, getirsene!” dedim. “Tamam!” deyip, bir koşu aldı geldi. Kutuyu alıp, meraklı bakışları eşliğinde, yarağımı ve taşaklarımı ıslak mendille temizledim, Boxerimi çektim, pantolonumu giydim. Mendil kutusunu uzatıp, “İstersen sen de temizlen!” dedim. “Yok, ben evde banyo yaparım!” dedi.

Arabaya bindik. Bir sigara yaktım ve Meryem’e baktım. Heyecanla gözlerimin içine bakarak alt dudağını ısırıyordu. Yüz ifadesi, sınıfta hocanın sınav sonuçlarını açıklayacağı andaki öğrencilerin yüz ifadesiyle benzeşiyordu. Uzandım, dudaklarını öptüm ve “Çok güzel sikişiyorsun! Harika bir götün var, şu ana kadar siktiğim en güzel göt seninki!” dedim, çekildim. Anında yüzünde güller açtı, çok sevinmişti bu söylediklerime. Koltukta oturuşu bile değişmişti, kendine güvenle oturuyordu şimdi. Kontağı çevirip çalıştırdım arabayı, az ilerleyip, aşağıdan kimsenin gelmediğinden emin olduktan sonra, tepeden aşağı doğru sürdüm arabayı.

Tepeyi inerken elimi dizine koyup, “Bu yaptığımızın aramızda sır olarak kalması gerektiğini biliyorsun, değil mi?” dediğimde, biraz bozulmuştu sanki. Birkaç saniye cevap vermedi, ardından, “Sadece bir kişiye anlatsam?” diye sordu. Frene basıp arabayı durdurdum ve “Olmaz, kimseye anlatmayacaksın!” dedim. Keyfim kaçmıştı, ama sakin olmalıydım. Bir sigara daha yaktım. Bir iki fırt çektikten sonra, “Kime anlatmak istiyorsun?” diye sordum. Heyecanla, “Zahide’ye… Zahide’yi sen de biliyorsun, hani arabadan en son inen kız vardı ya, o işte! Zahide benim en yakın arkadaşım… sırdaşız… birbirimizin bütün sırlarını biliriz! Valla billa başka kimseye anlatmam! Zahide de anlatmaz!” dedi, adeta yalvaran gözlerle bakıyordu.

Biliyordum ki, ben nekadar anlatma desem de, ilk fırsatta gidip Zahide’ye anlatacaktı, bu belli olmuştu artık. “Peki, Zahide de kendi sikiştiğini sana anlattı mı?” diye sordum. Heyecanla, “Anlattı tabii! Sırdaşız dedim ya, birbirimizin herşeyini biliriz!” dedi. “Başka ne sırlarını biliyorsun Zahide’nin? Mesela, sadece götten mi veriyor, yoksa amdan da siktiriyor mu? Kiminle sikiştiğini de biliyormusun?” dedim. “Hem amdan, hem götten! Amcasının oğlu Recep’le sikişiyor! Hatta Recep…” dedi sustu. “Evet, hatta Recep?” dedim. “Şeyy… Recep Zahide’ye söylemiş… işte benimle de sikişmek istiyormuş… ama ben Recep’ten hoşlanmıyorum, gıcığın teki… onun için istemedim!” dedi.

“Peki tamam, anlatabilirsin, ama bir şartım var!” dedim. Daha şartımın ne olduğunu dinlemeden sevinçle boynuma sarıldı. “Dur biraz, şartımı dinle!” dedim. Geri çekilip, “Tamam, söyle!” dedi. “Zahide’ye anlatacaklarını benim yanımda anlatacaksın, tamam mı?” dediğimde, sevinçle, “Tamam! Hem ozaman hemen inanır!” dedi. Suratında yine o sinsi gülümseme belirmişti. Telefonumu çıkarıp, “Zahide’ye bu resimleri de gösteririz!” dedim ve yarağım götündeyken çektiğim resimleri gösterdim. Meryem resmen aptallaşmış bir halde resimlere baktı. Telefonu geri gömleğimin cebine koyup, yola devam ettim. Orman yolundan geçip köye girdik.

Arabayı yine evlerine 100 metre kala durdurdum. Meryem inip evlerine yürürken, ben de Zahide’yi sikme planları yaparak, Vedat’ların evine doğru devam ettim.

[Harun]

Kategoriler
Uncategorized

%100 Gerçek Ensest Anilarım Bolum: 30 Ozge Yengem

%100 Gerçek Ensest Anilarım Bolum: 30 Ozge Yengem

Saat gece 11 suları olmuştu ve telefonum çaldı. Alan kodlu numaraydı merak edip açtım;

– Efendim?
– Merhaba iyi geceler Kuzey bey ile mi görüşüyorum?
– Evet benim.
– ***** hastanesinden arıyorum Cennet hanım uyandı. Onu haber vermek istedim. Gelip görebilirsiniz.
– Nasıl? Uyandı gözlerini açtı mı?

Mete ile Zeki pür dikkat beni dinliyorlardı.

– Evet uyandı, hatta sizi sordu.
– Tamam hemen geliyorum hemen.

Telefonu kapatıp cebime koydum;

– Beyler kalkın Cennet uyanmış, hadi hastaneye gidiyoruz.

Mete;

– Oh sonunda bir iyi haber.

Mete Zeki’nin kolundan tutup asıldı, ayağa kalkmış gidiyorduk. Zeki birden durdu;

– Durun hacı gülleyi unuttuk!

Koşarak geri döndü. Ferhat için açıp kaldırımın üstüne koyduğu birayı eline aldı;

– Kalk hacı gülle kalk, Cennet uyanmış amına koyayım.

Bira şişesini eline aldı ve yanımıza koşmaya başladı. Tedirgin gözlerle Mete ile bakışıyorduk. Sinirleri bozuktu tabii, birayı kafasına dikti, yanımıza geldi Zeki. Mete koluna girdi ve arabaya binip hastaneye gittik. Koşarak içeriye girmiştim. Danışmada ki kadın beni beklercesine, yanıma geldi ve odayı gösterdi. Zeki elinde bira şişesi ile girmişti hastaneye. Koşarak odasının kapısını açtık. Cennet’in baş ucuna gittim. Elini kaldırmaya hali yoktu. Yanında doktor vardı. Cennet’in saçlarını okşuyordum. Ayak uçlarında Mete ve Zeki vardı.

– Çok korkuttun bizi.
– Çok mu meraklandırdım sizi.
– Evet, özür dilerim yetişemedim.
– Suçlama kendini. Böyle olması gerekiyormuş.
– Yaşadığına çok sevindim. Tekrar tutundun hayata.
– Yaşıyorum değil mi? Korkunç bir kazaydı Kuzey.

Ağlamaya başladı. Doktor geriye döndü, kapıdan çıkacaktı. Zeki’nin elindeki bira şişesini gördü;

– Hastanın yanına alkol ile mi giriyorsun?

Zeki boş gözlerle elinde ki bira şişesine baktı. Yan tarafta duran çöp kutusuna içindeki birayı boşalttı ve şişeyi doktora gösterdi;

– Alkol şişesi değil! Ferhat bu! Ferhat. Arkadaşım o benim!

Cennet Zeki’yi dinliyordu. Anlam verememişti. Mete Zeki’nin koluna girdi;

– Tamam Zeki’cim gel oturalım şuraya.
– Ferhat oğlum bu geçmiş olsuna geldi Cennete alkol şişesi diyor kamil ya!

Zeki banka oturmuş, elinde ki şişeyi tutuyordu. Cennete tekrar döndüm;

– Merak etme iyi olacaksın. Birkaç gün sonra görüşemeyeceğiz, askere gidiyorum. Sana söz veriyorum yalnız bırakmayacağım seni. Yalnız kalmayacaksın tamam mı?

Tamam dercesine ağlıyor, başını sallıyordu. Alnından öptüm ve odasından çıktım.

Mete;

– Doğru düzgün sevinemedim bile lan! Oğlum şaka gibi hala aklım almıyor Ferhat’ı bugün toprağa gömdük lan.
– Sorma kanka sorma, aynı durumdayım. Neyse hadi dağılalım evlere artık. Rahat uyuyamacağız ama dinlenmemiz lazım. Hadi Zeki kalk. Zeki!

Zeki elinde ki bira şişesini sıkıca tuttu. Bizimle birlikte dışarıya çıktı. Yanımızdan ayrıldı. Arkasından seslendim;

– Zeki nereye gidiyorsun? Eve gideceğiz gelsene.

Zeki elinde ki şişeye bakarak yürüyordu;

– Yok hacı gülle, ben Ferhat ile oturacağım biraz daha. Gidin hadi siz. Gidin… gidin…

Arkasından gidiyordum Mete kolumdan tuttu;

– Bırak abi gitsin kafayı toplar biraz.
– Bir şey yapmasın la bu deli? İyice uçtu kafası.
– Yapmaz kanka hadi eve bırakayım seni.
– Peki gidelim hadi.

Yol boyunca ölümün her an yanımızda olduğunu düşünüyordum. Ben Cennet ölecek diye beklerken, aylarca komada yatması yüzünden kırılan umudum, mantıklı düşünmüyordu artık aklım. Açıkça ümidimi kaybetmişken, birden Ferhat’ın acı ölümüyle yıkılmıştım. Bugün ise, umudumu kaybettiğim kişi, ölecek kesin dediğim kişi, ilk günkü gibi hayata tekrar açmıştı gözlerini. Zayıflamış, dudakları kurumuş, gözleri morluk içerisinde, yeniden doğmuştu. Ferhat hiç beklemediği, ummadığı anda yakalanmıştı Azrail’e. Ölüm bu kadar soğuktu işte. Kimin ne zaman öleceği, nerede öleceği hiç belli değildi. Öldü gözüyle baktığın insan hayata yeniden doğarken, daha hayatının en başında, genç yaşında toprağa gömmüştük Ferhat’ı. Aklımı oynatacak gibi olsam da güçlü olmaya çalışıyordum. Eve varmıştık Mete’nin dürtmesi ile kendime kendim;

– Kanka geldik.
– Ha eyvallah kanka hadi görüşürüz.
– Eyvallah.

Arabadan indim kapısını kapattım. Mete gidiyordu, arabanın arkasından baktım ona. Aklıma Ferhat’ın İlayda’yı uğurlarken söylediği söz geldi aklıma; “kanka grup dağılıyor be” demişti Mete’ye. Kaldırıma oturup ağlamaya başladım. Grup işte şimdi dağılmıştı. Evin kapısı açıldı ve Özge yanıma geldi. Kaldırıma, yanı başıma oturdu. Elini başıma atıp göğüslerine yatırdı. Saçlarımı okşuyordu. Küçük bir çocuk gibi ağlıyordum. Sakinleştirmeye çalışıyordu beni. Elimden tutup kaldırdı ve eve soktu. Babam uyumamış, koltukta oturmuş, içkisini içiyordu. Özge odamıza çıkarttı ve üstümde ki kirli tişörtü çıkarttı. Toz, topraktı hep üzerim. Beni soydu ve elimden tutup duşa soktu. Ilık suyla yıkadı ve küçük bir çocuğa gösterdiği ilgi gibi üzerime titreyerek giydirdi beni. Elimden tutup yatağa yatırdı. Pikeyi üstüme örttü ve saçlarımı okşayarak baş ucuma oturdu. Sıcak suyun etkisiyle iyice mayışmıştım. Gözlerim kayıyor, göz kapaklarım kapanıyordu. Kendimden geçmiş uyuyordum. Gördüğüm rüya ile sıçrayarak uyanmıştım.

Rüyamda;

“Ferhat ile birlikte geçirdiğimiz okul yıllarımız, gittiğimiz partiler, siktiğimiz kadınlar gözümün önüne geldi hep. Sürekli Ferhat ön plandaydı. Dayımı dövdüğü o sahne, Zeki’yi kaldırdığımız hastane olayları. Her şeyi görüyordum rüyamda. En son mezarlığın başında oturuyordu Ferhat. Kendi mezarının başında çömelmiş, ellerini birbirine bağlamış, mezarını izliyordu. Yanına gidip omzuna elimi attığım anda kaybolmuştu.”

Sıçrayarak kalktım yataktan. Terlemiştim. Zeki’nin sesini duyuyordum aşağıda.

– Aloow hacı gülle, hadi mangal yapacaz, yarın gidiyoruz ne bu miskinlik aloow!

Babam;

– Çık uyandır bari oğlum kalkacağı yok.

Kapıdan çıkmıştım. Zeki ile merdivenlerde karşılaştık. Mete koltukta oturuyordu. Babam arabaya mangal yapacağımız etleri, malzemeleri taşıyordu. Özge ve Gülizar aracın içindeydi. Zeki elinde ki bira şişesiyle bana bakıyor gülüyordu;

– Amma uyudun be hacı gülle, hadi kalk mangala gidiyoruz.

Elinde ki şişeye çarptı gözüm. İçini kum doldurmuş. Sıkı sıkı tutuyordu.

– Zeki o elinde ki ne? Neden kum doldurdun?
– Sizde Ferhat’ı tanımaz oldunuz ya! Hacı gülle Ferhat bu! Gece gittim mezarından kum aldım koydum şişeye. Bundan sonra hep yanımızda kardeşim!

Şişeyi havaya kaldırdı ve ona bakarak konuştu;

– Öyle değil mi len Fero, hacı gülle seni. Hadi gidiyoruz hadi.

Kolumdan tutup çekiştiriyordu. Mete’ye baktığımda Zeki için kafayı yedi işareti yapıyordu eliyle. Dudaklarımı sıktım ve aynen öyle dercesine başımı salladım.

Mete’nin arabasına bindik, arkadan babam bizi takip ediyordu;

– Nereye gidiyoruz peki?

Mete;

– Bizim bahçeye kanka. Benim ailem Zeki’nin, Ferhat’ın ailesi orada. Yarın askere gidiyoruz ya toplandık ailecek, zaman geçirelim diye.
– İyi düşünmüşsünüz kim planladı bunu?
– Ferhat’ın babası. Oğulu gibi görüyor adam artık bizi iyice.
– Yazık adama. Oğlu yaşasa bizle bir gidecekti askere.

Zeki araya girdi lafa;

– Gene gidecek. Ben yanımda götürecem Fero’yu.

Şişeye bakarak;

– Öyle değil mi lan Fero, Hınzır seni.

Şişeyi okşuyor, bağrına basıyordu. Mete’lerin bahçesine gelmiştik. Araçtan indik ve babama yardıma gittik. Bagajdan etleri falan aldık. Özge’ye sarıldım ve ilerledik. Bahçeden içeriye girdiğimiz de mangal koyulmuş. Ferhat’ın babası bir köşede Mete’nin babası ile konuşuyordu. Zeki’nin babası etleri pişiriyor, kadınlar bir yerde oturuyordu. Annem ile Özge ve Gülizar kadınların yanına gitti. Biz gençler olarak oturuyorduk. Zeki ayağa kalktı ve bağrına bastığı şişeyi, sandalyenin üstüne koydu;

– Sen burada bekle hacı gülle, geleceğiz birazdan yanına et yiyeceğiz. Babama bakayım ben!

Babasının yanına gitti Zeki, onunla birlikte et pişiriyordu.

– Oğlum Zeki harbiden uçtu iyice.
– Sorma abi kafayı yedi adam. Ferhat olarak görüyor, elinde ki şişeyi.
– İyi bir şey değil ama bu kanka.
– Boşver bırak kendi haline.

Zeki’yi izliyorduk. Mete’nin babası bize seslendi.

– Askerler ne yapıyorsunuz orada! Gelsenize yanımıza.

Mete’nin dizine vurdum hadi kalk diye. Yanlarına gittik, Ferhat’ın babası ağlayarak bizlere sarıldı. yanına oturduk. Ferhat’tan bahsediyorduk. Koca adam ağlayarak anlatıyordu oğlu ile olan anılarını, Ferhat’ın küçüklüğünü anlatıyordu. Zeki sandalyenin üstüne koyduğu şişeyi eline alıp yanımıza geldi. Artık sinirim bozulmuştu Zeki’nin bu hareketlerine. Zeki’nin gözümün önünde kafayı yemesine seyirci kalamazdım. Ayağa kalktım ve Zeki’nin üstüne doğru yürüdüm;

– Ne yapıyorsun ulan sen!

Zeki yüzüme bakıp gülüyordu. Herkes bize bakıyor, bizi dinliyordu.

– Ne yaptım hacı gülle? Ne oldu ki?

Elinden şişeyi aldım ve havaya kaldırdım;

– İçine kum doldurduğun şişeye Ferhat diyorsun. Delirdin mi oğlum sen? Ferhat mı bu? Öldü lan Ferhat öldü!

Zeki sinirden çılgına döndü. Üstüme doğru koştu ve kafasını karnıma vurup yere düşürdü beni. Elimden şişe yere düşmüş, kırılmıştı. İçindeki kumlar yere saçılmıştı. Zeki yerde birkaç yumruk attı bana ve üstümden kalktı. Yanımıza Mete koştu, Zeki’nin babası yanımıza geliyordu. Çok sert vurmuştu, karnımı tutarak yere çömelir vaziyette oturdum. Karnımı tutuyordum. Zeki panikle deli gibi davranıyor, yerde kırılan şişenin içine kumları tekrar doldurmaya çalışıyordu.

– Ferhat! Uyan lan! Ferhat ölme oğlum kalk lan! Ölme Ferhat! Kanka! Hacı gülle ölme be gel hacı gülle!

Ağlayarak haykırıyor, yerden topladığı kumları, kırılmış şişeye sokuyor, kırık şişeden tekrar kumlar yere dökülüyordu. Karnımı tutuyor Zeki’yi izliyordum. Babası kolundan tutup kaldırdı Zeki’yi. Zeki babasının kolundan sıyrıldı bana doğru koşmaya başladı. Öfkeyle üstüme doğru koşuyordu, tekrar vuracak diye kendimi sakınıyordum. Yere çömelip boynuma sarıldı;

– Öldü Kuzey’in oğlu Ferhat öldü lan! Kardeşim öldü oğlum!
– Tamam sakin ol Zeki tamam kardeşim.

Onunla birlikte ağlıyordum. Saçlarını okşuyordum. Ferhat’ın babası Zeki’nin koluna girdi ve yerden kaldırdı. Zeki’yi çekti ve sarıldı. konuşuyorlardı. Mete’nin babası yerden kaldırıp iyi olup olmadığımı sordu. Özge yanımdaydı. İyi olduğumu söyledim. Karnım acımıştı sadece. Sandalyeye geçip oturdum. Özge bir bardak su verdi. Onu içtim ve merak etmemesi gerektiğini söyledim. Kadınların yanına tekrar gitti oturdu. Bugünü zor da olsa geri de bırakmıştık. Telefonlarım hiç susmuyor, Merve, Nur herkes uğurlamaya geleceğini merak etmememi söylüyordu. Mete ve Zeki’nin kolundan tuttum, kenara çektim. Hastaneye gideceğimi gelip gelmeyeceklerini sordum. Cennet’in daha Ferhat’ın öldüğünden haberi bile yoktu. Çocuklar “tabii ki de geleceğiz” dediler ve Mete’nin arabasına binip hastaneye gittik. Cennet kalkamıyor, yatakta yatıyordu.

– Hoş geldiniz gençler. Demek yarın yolcusunuz. Keşke ayağa kalkıp uğurlayabilsem seni.

Yolda aldığımız çiçekleri Cennet’e verdik.

– Sorun değil canım, sen yeter ki kalk artık şuradan.
– Kalkacağım inşallah. Hani Ferhat? O hayırsız gelmedi mi? Yanıma da uğramadı hiç

Gözlerimiz dolmuş, Cennet’in suratına bakıyorduk. Zeki dışarıya çıktı. Mete ile ikimiz kalmıştık;

– Çok hayırsız ya, onca gün gelmedin, madem şimdi gel yarın askere gideceksin. Hem sizden ayrılmazdı o neden yok yanınızda? Geçen seferde yoktu? İyi mi Ferhat?

Yanına yaklaştım dudaklarım titriyordu;

– Şey Cennet, aslında Ferhat artık gelemez.
– Nasıl? O ne demek Kuzey?
– Ferhat motor kazasında öldü. Yaklaşık bir hafta önce.

Cennet elinde ki çiçekleri yere düşürmüştü. Boş gözlerle suratıma bakıp kekeliyordu;

– Ne? Nasıl? Ferhat? Öldü? Aman Allahım! Yok olamaz o çok genç daha ölemez yok!

Yanına gidip baş ucuna oturdum. Ağlıyordu, sakinleştirmek için saçlarını okşadım. Yüzüne kapandım.

– Ölümlü dünya Cennet. Biz sen öleceksin sanıyorken, hiç beklemediğimiz anda Ferhat öldü.

Boynuma sarılmış ağlıyordu. Onu sakinleştirdim, vedalaştık. Hastaneden ayrılmıştık. Zeki önden gidiyor konuşmuyordu. Mete, Zeki ve ben üçümüzde ayrı yerlerde yapacaktık Acemiliği. Evlerimize dağıldık. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Ne seks, ne Özge ne de Gülizar o gün ailemle birlikte gece yarısına kadar oturduk. Gece yarısı uyudum ve sabah babamın sesiyle uyandım. Artık yolcu yolunda gerek, uyanmış, valizimi sırtıma almıştım. Fazla bir şey götürmüyordum. 3 ay sonra geri gelecektim zaten. Küs olduğum annem boynuma sarılıp ağlıyordu. Özge ağlıyordu. Sanki evden cenaze çıkıyor 3 ay sonra gene göreceksiniz diyordum. Zor da olsa vedalaştık. Arkadaşlarımla buluştum ve onlarla da vedalaştım. Babam bir araba bulmuş, araca atladık ve Manisa’nın yolunu tuttuk. Hiç bilmediğim, görmediğim yerlerdi buralar. Kırkağaç’a yaklaştıkça “ÖNCE VATAN” Tepesini görüyordum. Dedim yarrağı yedin oğlum çok tırmanacaksın bu dağa…

Babamda ile Nizamiye kapısında vedalaşmıştık. Çantamı orada ki askerlere verdim. İçini arıyorlardı. Belgelerimi verdim ve içeriye girdim. Bankların olduğu bölüme çantamı aldım ve ilerledim. Bölük numaram yazan bir kağıt vardı elimde. Bankların önünde askerler elinde pankartların içinde bölük numaraları yazıyordu. Kendi bölük numaramı görüp yanlarına gittim. Beklememi söylediler. Bir sigara yaktım ve oturdum banka. Yanıma devrelerim oturdu. Aynı bölükte olacaktık. Böylece askerlik maceram da başlamış oldu…

ASKERLİK İLE OLAN BÖLÜMÜ ATLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM, ZATEN YAZSAM BİR BÖLÜM ANCA ÇIKARTIRIM O YÜZDEN DİREK ASKERDEN GELDİĞİM İLE BAŞLAYACAĞIM DEĞERLİ OKURLAR. ASKERDE GEÇEN, GEÇMİŞ 1 SENEYİ KALEME ALMAYACAK, TAMAMEN ASKERDEN DÖNÜŞÜMDE NELER OLUP, BİTTİĞİNİ YAZACAĞIM! YARIN HASTANEYE GİDİYORUM. BU BÖLÜMÜ SEZON ARASI GİBİ DÜŞÜNÜN. BU HAFTA İÇERİSİNDE YENİ BÖLÜMÜ YETİŞTİREMEYEBİLİRİM.

SABIRLA BEKLEDİĞİNİZ, VE GÖSTERDİĞİNİZ İLGİ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM! BİLİYORUM BURASI ABAZAN SİTESİ, BURADA PAYLAŞILAN HİKAYE SİKTİM, SOKTUMLU OLMAK ZORUNDA! AMA SİZLER BENİM HİKAYEMİ OKUYORSANIZ, BU ABAZANLARIN İÇERİSİNDE YER ALMIYOR, SİKTİM, SOKTUMDAN DAHA ÖTE ŞEYLER BEKLİYORSUNUZ. BEN PROFESYONEL BİR YAZAR DEĞİLİM. EĞİTİMİM YOK. BİR HATAM KUSURUM VARSA AFFOLA. TEKRARDAN TÜM DEĞERLİ OKURLARIMA TEŞEKKÜR EDER, KEYİFLİ GÜNLER DİLERİM.

YENİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE…

Kategoriler
Uncategorized

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 1. Bölüm!

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 1. Bölüm!

Merhaba, adım Osman. 30 yaşındayım. Konya’nın (adını vermek istemediğim) merkeze yakın bir köyündenim. Gelenek ve göreneklerine çok bağlı, muhafazakâr bir ailem var. Kadınlarımızın tümü kapalı, başörtülü ve türbanlıdır. Bir yıl önce amcamın oğlu ölünce, onun dul kalan karısı ile evlenmem için ailem bana baskı yapmaya başladı. Bizim geleneklerde bir kadın genç yaşta dul kalırsa, hele de çocuklu bir kadınsa, aile içinden bir erkekle evlendirilir. Kadının gözünün dışarda olmaması, kadına başka erkeklerin musallat olmaması içindir bu. Aileyi ve çocukları korumak içindir bir de. Ailemin bu kararına, ben sürekli olmaz desem de, sonunda babam evlenmezsem beni evlatlıktan ve mirasından reddedeceğini söyledi. Ben de mecburen kabul ettim. Oysa sevdiğim başka bir kız vardı ve bu yaşananlar sonucu beni terk etti.

Amcaoğlunun ani gelişen hastalığı onu bizden ayırdı. Amcaoğlu ölmeden önce babama ve amcama, “Karıma, çocuklarıma sahip çıkın!” diye istekte bulunmuştu. Amcaoğlunun son isteği buydu. Babam ve amcam onun bu son isteğini kesin olarak yerine getirmek istiyordu. Yengemle aramızda önce imam nikâhı kıyılacaktı. Yengem iki kız çocuk annesi bir kadın. 39 yaşında, kara kalın kaşlı, hafif kilolu, orta boyludur. Pek güzel değildir. İki kızı var, 20 ve 16 yaşlarında. Yengemle (ki ben ona hep ‘Yenge!’ derdim) amcaoğlunun evliliği boyunca ilişkimiz son derece resmiydi. Ama bazen ona dikkatle baktığım da olurdu. Giydiği eteklerin, bluzların altında belli olan kalçaları, götü ve memeleri beni azdırırdı. Bizden birkaç sokak ötede küçük bir gecekonduda oturuyorlardı. Ama bizim eve sık sık gelip giderdi.

Yengemle evleneceğim kesinleştikten sonra, bazı akşamlar aldığım birkaç öteberiyi bırakmak için kapısını çalıyordum. Yine böyle bir akşam kapısını çalıp, aldığım birkaç parça yiyeceği bırakmak istedim. Kapıyı yengem açtı. Elimdekileri mutfağa bırakmak için içeri geçtim. Bana, “Sana da böyle zahmet oluyor, sürekli bir şeyler getiriyorsun!” dedi. “Ne zahmeti!” dedim. Bana, çay yaptığını, beraber içmemizi teklif etti. “Olur!” dedim. Kızları evde yoktu. Banyoya geçip elimi yıkamak istedim. Ellerimi yıkarken kenarda duran kirli sepetinin kapağının altından bir şeyin sarktığını gördüm. Merak ettim. Kapağı kaldırınca kirli çamaşırların üzerinde, yengemin krem renkli sutyenini gördüm. Koca memeleri için bunu giyiyordu demek ki. Sutyeni burnuma götürüp kokladım. Memelerinin ucu sutyende iz yapmıştı ve belli oluyordu. Sutyenin altında kırmızı renkli, kenarları dantelli bir külot vardı. Bunu da elime aldım. Kokladım. Ter, sabun, sidik ve am kokuları birbirine karışmıştı. Külotun üzerinde birkaç kıl vardı. Bunlar yengemin amının kıllarıydı sanırım.

Bu minik külot yengemin koca götünün anca yarısını kapatırdı. Benim kapalı, türbanlı yengemin böyle dantelli, işlemeli külotlar, sutyenler giydiğini bilmiyordum. Yarağımı çıkardım ve külotunu sikime sürtmeye başladım. Sutyeni de ağzıma götürmüş, meme ucunun izini yalıyor, öpüyordum. İnanılmaz zevk alıyordum o sırada. Kısa bir süre sonra boşalacağımı anladım ve kendime engel olmaya çalıştım, ama nafile. Büyük bir hışımla yengemin külotuna boşalmıştım. Artık yapacak bir şey yoktu. Yarağımdaki tüm dölleri külotuyla sildim. Şimdi bu minik kırmızı külot benim yapış yapış döllerimle kaplanmıştı. Açıkçası ne yapacağımı bilemedim, ama yapacak da bir şey yoktu. Sonuçta yengem benim karım olacaktı ve beni anlayacağını sanıyordum. Hem belki çamaşırları makineye atacağı için fark etmeyeceğini düşündüm. Külot ve sutyeni tekrar sepete attım.

Odaya geçtim. Yengem mutfaktan demliklerle beraber geldi. Sehpanın üzerinde bardaklar ve bir tabak bisküvi vardı. Demlikleri yere koydu. Bardakları sıcak suyla çalkalayıp çayları doldururken tam önümde eğilmişti. Arkasında belli olan koca götünden gözlerimi alamıyordum. İçeriye girdiğim vakit üzerindeki uzun kollu ince kazağını çıkarmıştı. Gömleğinin üst düğmelerini kapatmamıştı ve başındaki türbanı ile gömleği arasından pamuk gibi beyaz koynu görünüyordu. Eğildiği zaman memelerinin çatalı belli oluyordu. Üzerinde uzun ve bol bir eteği vardı, gömlek üzerine dar geliyordu. Memeleri dar gömleğin altından dışarı fırlayacakmış gibiydi. Çayları doldurduktan sonra havadan sudan konuşmaya başladık. Birbirimize henüz isimlerimizle hitap etmiyor sadece ‘Sen’ diyorduk. Yengem bana karşı çekingen ve saygılı davranıyordu.

Bu olaydan kısa süre sonra bir akşam evde aile içinde küçük bir tören yaptık. Nikâhımız kıyıldı. Daha sonra kadınlar ve erkekler ayrı ayrı oturduk. Kadınlar alt kata yengemin dairesine indiler. Daha önce orada kiracımız vardı, ama ben yengemle evleneceğim için kıracıyı çıkardık. Evde tadilat yapıp, yeni eşyalar aldık. Bundan sonra alt katta yengemle beraber oturacaktık. Gecekondudan çıkarmıştık onu.

İlerleyen saatlerde misafirler gidince, babam, “Hadi oğlum, aşağı in, bekletme karını!” dedi. Sonra da adet yerini bulsun diye sırtıma bir yumruk indirdi. Annem ve yengemin kızları da o sırada yukarı gelmişlerdi. Annem de babam gibi, “Hadi oğlum, bekletme karını!” dedi, sonra da kulağıma, “İyi dölle şu karıyı da, ailemize bir erkek torun versin!” dedi. Bunu duyunca istemeden sikimin sertleştiğini hissettim. Evet, birazdan yengemi sikip dölleyecektim. O esnada yengemin büyük kızı Özge bana bakıyordu sürekli. Birazdan annesini sikecektim. Özge’nin dudaklarını ısırdığını gördüm. İtiraf etmeliyim ki, annesinin yerine onu sikmek isterdim. Özge dolgun hatlı, orta boylu, güzel bir kızdı. Giydiği mavi elbisesinin altında büyük ve dik memeleri belli oluyordu.

Aşağı indim, yengem oturma odasında oturuyordu. Mor elbisesi vücudunu sarmıştı ve hatlarını belli ediyordu. Başında da yine mor renkli parlak türbanı vardı. Beni görünce biraz heyecanlandı. Yanına oturdum. Eline geçen akşam kına yakmışlardı. Bana değil yere bakıyordu. Ona, “Sen bana amcaoğlunun emanetisin! Bunu nasıl kabul ettiğimi ben de bilmiyorum!” deyince, bana bakmadan, “Töremiz böyle!” dedi. O her şeyi baştan kabul etmişti. Ben sessiz kaldım. Ardından elini tuttum, ayağa kalktım ve onu da kaldırıp içeriye, yatak odasına götürdüm.

Çok heyecanlandı, ellerinin titrediğini hissediyordum. Odaya girince kapıyı kapadım. Bana, “Ben hazırlanayım, istersen sen dışarı çık!” dedi. Onu kırmak istemedim. Dışarı çıktım. Beş dakika kadar sonra kapıyı tıklatıp, “İçeri geleyim mi?” diye sordum. “Evet!” dediğini duyunca yavaşça kapıyı açıp içeri girdim. Işığı söndürmüştü ve içerisi karanlıktı. Kalın kadife perdeler nedeniyle sokak lambasının ışığı içeriye vurmuyordu. Bunun üzerine kapıyı açıp içerdeki banyonun lambasını yaktım. Şimdi içeriye loş bir ışık vuruyordu. Üzerimdekileri tek tek çıkardım ve tamamen çıplak kaldım. Yorganı kaldırıp yatağa girdim.

Kolum yengemin vücuduna değince irkildi. Üzerine gecelik giymişti. Yavaşça yan döndüm ve onu yanaklarından öpmeye başladım. Ellerimi de vücudunda gezdiriyordum. Elimi geceliğinin içinden sokup kalçalarını avuçladım. Etli kalçalarına dokunan elim onu biraz ürpertti sanırım. Kalçaları pürüzsüzdü. Bakımlı bir kadın olduğu belliydi. Geceliğinin içine külot giymemişti. Elimle götünü okşamaya başladım. Göt yanaklarını sıkıyor, yoğuruyordum. Elimi amına atınca, “Iıhh!” diye bir ses çıkardı. Amını okşamaya başladım. Amı tertemiz ve kılsızdı. Ona, “Ağda mı yaptın?” diye sorunca, “Bu sabah temizledim!” dedi.

Am dudakları etli ve büyüktü. Onları parmak uçlarımla sıkıyordum. Amının içine orta parmağımı sokup çıkarmaya başladım. Yengem hiç tepki vermiyordu. Ama amının sulandığını anladım. Amının içindeki parmağım ve elim su içinde kalmıştı. Diğer elimi de geceliğinin yakasından içeri soktum ve sutyensiz memelerini avuçlayıp sıkmaya başladım. Geceliğinin yakasını aşağı sıyırarak memelerini çıkardım. Memeleri büyük ve dolgundu, ama çocuk doğurduğundan, bir de yaşından dolayı sarkmışlardı. Meme uçlarını sıkıyor, dudaklarımla emiyordum. Ben küçük küçük ısırıklar atarken, yengemin hafif hafif inlediğini duyuyordum. Artık dayanacak halim kalmamıştı, “Bacaklarını aç!” dedim sessizce. Yengem belini havaya kaldırıp geceliğini yukarı sıyırdı. Ben de doğrulup açık bacaklarının arasında yerimi aldım. Yorganı üzerimden atınca, altımda geceliği beline kadar sıyrılmış ve bacakları iki yana açık yengemi gördüm.

Yarağıma bakıyordu o esnada. Yarağım kazık gibi olmuş ve havaya doğru tüm haşmetiyle kalkmıştı. Dizlerimin üzerinde eğildim. Derken yarağımın kafası yavaş yavaş amından içeri doğru girmeye başlamıştı. Bu sırada yengemden,“Iığğh!” diye hafif bir inleme geldi. Yarağım amına girdikten sonra, önce yavaş yavaş içinde gidip gelmeye başladım. Ayaklarımla yataktan destek almış, onu misyoner pozisyonunda sikiyordum. Yengemden hiç ses çıkmıyor, kollarını iki yanına uzatmış öylece yatıyordu altımda. Yüzünü, yanaklarını, dudaklarını öpüyordum. Saçlarından hafif bir parfüm kokusu geliyordu. Memelerini emiyor, uçlarını hafif hafif ısırıyordum.

Daha sonra hızlanmaya ve daha çok sokmaya başladım. Yengemin üzerinde gidip gelip, zevkten iniltiler çıkarırken, o sadece altımda yatıyordu. Karyola gıcırdamaya başlamıştı. Karyolayı nikâhtan önce beğenip almıştım. Pirinçten yapılma güzel bir karyolaydı. Amı amcaoğlu tarafından yıllardır sikildiği için ve çocuk doğurduğundan genişlemişti. İçine girip çıkarken zorlanmıyordum. Amının içi kaygan ve sıcaktı.

Yengemin sessiz kalması beni daha da azdırmış ve sinirlendirmişti. Acaba yarağım ona küçük mü gelmişti? Zevk almıyor muydu? Kafamda bu türlü sorular varken daha da hızlanmıştım ve şimdi karyola gacır gucur sesler çıkarıyordu. Amından çıktım. Onu belinden tutup biraz daha geriye kaydırdım. Bacaklarını kaldırıp havaya dikince amı belirdi. Elimle yarağımı amına hizaladım ve yavaş yavaş tekrar içine girdim. İki yana açtığım bacaklarını omzuma koydum ve bu şekilde daha şiddetle sikmeye başladım. Yarak darbelerimle vücudu altımda sallanıyordu. Yengemden yavaş yavaş “Aah, aah!” diye sesler gelmeye başlamıştı. Yatağın çıkardığı sesler daha şiddetliydi bu sefer. Yukarıda annemle babamın yatak odası vardı. Onların yataktan çıkan sesleri duyuyor olabileceklerini düşündüm.

Bu kez bacaklarını tekrar ayırdım ve “Bacaklarını iyice ayır, tut onları!” dedim. Yengem dediğimi yaparak bacaklarını iki yana iyice açtı ve alttan kalçalarını tuttu. Yatak başından tutarak güç aldım ve var gücümle öne doğru bastırınca, yarağımın taşaklarıma kadar amına girdiğini sezdim. Yengemden çığlık atar gibi, “Ahh!” sesleri gelmeye başlamıştı. Yatak başından aldığım güçle hayvan gibi sikiyordum onu. Memeleri sağa sola, ileri geri sallanıp duruyordu. İnanılmaz zevk alıyordum. Her seferinde daha büyük bir güçle amına soktukça, “Nasıl? Böyle iyi mi? Ha? Söyle bana, kocan hiç sikti mi seni böyle? Hadi söyle!” deyip duruyordum. Yengemden ise sadece şiddetli, “Ahh!” sesleri geliyordu.

Odanın içi, yatağın gıcırdaması, yengemin, ‘Aah aah’ sesleri, taşaklarımın kasıklarına çarptıkça çıkan ‘Şlap şlap’ sesleri ile dolmuştu. Boşalmaya niyetim yoktu. Onu hayvan gibi sikerken altımda iki büklüm olmuştu. Amından çıktım ve birşey demesine fırsat vermeden yüz üstü çevirdim. Dizlerinin üzerinde doğrulmasını istedim. Elleriyle yatak başından tutarak destek aldı ve dizlerinin üzerinde domaldı. Arkasında yerimi aldım.

Göt yanaklarını iki yana iyice açınca oldukça kıllı ve bir çukur gibi duran göt deliği belirdi. Başparmağımla deliğine bastırdım. Parmağım vıcık vıcık ter içinde kaldı. Sert kılları hissetmiştim. Başını ve belini iyice eğmesini söyledim. Bacaklarını ayırdım. Yarağımı tekrar amına soktum. Belinden sıkıca tuttum ve gittikçe hızlanmaya başladım. Yengem yine, “Ahh, ahh!” sesleri çıkarmaya başlamış, yatak da az önceki gibi sallanmaya ve gıcırdamaya başlamıştı. Kalçalarına çarpan kasıklarımdan çıkan sesler odanın içinde yankılanıyordu.

Yengem yatak başından sıkıca tutmuş acı içinde inlerken, ben boşalacağımı anladım. Daha hızlı ve daha sert sikmeye başladım. Yengem aldığı yarak darbeleriyle, “Imm, ahh, ohhh, ığhh!” diye inlerken elimi saçına attım ve uzun saçlarını elime doladım. Bir elimle belini tutmuş, diğeriyle saçına sıkıca asılmıştım şimdi. Boşalmama birkaç saniye kalmışken daha hızlı ve daha sert pompalamaya başladım. Ve sonunda zevk dalgası tüm vücudumu sardı. Elektrik çarpmış gibi oldum. Tüm döllerimi amına akıttım. İnanılmaz bir zevk almıştım. Daha önce hep para karşılığı kadınlarla beraber olmuştum. Kısa süre içinde kadını sikip boşalıyordum. Ama şimdi benim bir karım vardı ve onu nasıl istersem sikebiliyordum. Bir süre daha amına sokup çıkarmaya devam ettim. Yatağın gıcırdamaları azaldı. Derken yavaş yavaş amından çıktım. Odadan çıkıp banyoya geçtim…

Yarağımın üzerinin döllerim ve yengemin amının sıvıları ile kaplandığını gördüm. Tuvalet kâğıdı ile yarağımı iyice sildim. İçeri geçtim ve ışığı yaktım. Yengem yatağın kenarında oturuyordu. Dağılmış bir haldeydi. Ter içinde kalmış, saçları dağılmıştı. Geceliğinin açık yakasından memelerinin üst kısmı, altında toplanmış geceliğinin kenarından beyaz kalçaları görünüyordu. Hiçbir şey demeden yere bakıyordu. Yanına gittim. Yarağımın kalkıklığı henüz geçmemiş, ona doğru uzanıyordu. Yengem o esnada yarağımı görünce elini ağzına götürdü. Ona, “Bak sevgilim, az önce bu yarağı yedin!” dedim. Yarağım damarlarının içine dolan kanla kıpkırmızı bir haldeydi. Elini tutup yarağıma değdirdim. Çekmek istedi ama engel oldum, “Tut onu, korkma!” dedim. Elimi çekince yengem küçük elleriyle yarağımı okşamaya başladı. Ona, “Zevk aldın mı bebeğim?” diye sorunca sessiz kaldı. Tekrar sorunca kızarmış bir yüzle bana bakıp, başını ‘Evet’ anlamında salladı. O anda dünyalar benim olmuştu.

Bir süre bu şekilde okşayınca yarağım yine sertleşmeye ve kalkmaya başlamıştı. Onu elinden tutup kaldırdım ve içeriye salona götürdüm. Yatak odası ve banyonun ışığı salona vuruyordu. Ortadaki masaya domalttım. Elleriyle masanın kenarlarından sıkıca tutuyordu. Bacaklarını açmasını söyledim. Ardından götünün yanaklarını iyice ayırınca alttan beliren amına yavaş yavaş girdim. Gittikçe hızlanmaya ve daha sert abanmaya başladım. Masa az önce yatağın çıkardığına benzer sesler çıkarmaya başladı. Masanın üzeri henüz toplanmamıştı. Üzerinde kadınlardan arta kalan bardaklar, tabaklar, çatal ve kaşıklar vardı. Masanın ayaklarından gelen gıcırdama sesleriyle birlikte tabak çatalların birbirine değerken çıkardığı sesler de geliyordu şimdi.

Göt yanakları kasık darbelerimle birlikte şiddetle yaylanıyor, terli vücutlarımızdan gelen ‘Şlap şlap’ sesleri odayı dolduruyordu. Masanın karşısındaki duvarda büyük bir ayna vardı ve kendimizi görebiliyorduk. Yüzünden zevk aldığı belli oluyordu. Gözlerini kapatmış bir halde kısık sesle inliyor, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Büyük memeleri deli gibi sallanıyordu sürekli. Aynadaki görüntü beni daha da azdırmıştı ve hızlandıkça hızlandım. Abandıkça abandım. Masanın üstündeki tabak çanaklar birbirine vuruyor, titrerken sesler çıkarıyordu. Derken kenarda duran bir tabakla içindeki bardağın çıplak parke zemine düşüp kırılma sesi geldi. Ama ben aynı şekilde onu sikmeye devam ediyordum. Yengem bir ara paniğe kapılır gibi oldu. Ama daha sonra az önceki gibi yüksek sesle, “Ahh, ahh!” diye sesler çıkarmaya başlamış, kendini yarağıma doğru gerisin geri iter olmuştu. Götünü sağa sola oynatarak yarağıma bastırıyordu. Yarağım taşaklarıma kadar amındaydı yine. Aldığım zevki tarif edemiyorum. Birkaç dakika bu şekilde devam ettik. Boşalacağımı anlayınca aniden amından çıktım. Hemen boşalmak istemiyordum çünkü.

Yengem aniden amından çıktığım için şaşırmış gibiydi. Onu köşedeki tekli koltuğa oturttum ve götünü iyice havaya dikecek şekilde bacaklarını iki yana açmasını söyledim. Koltuğun üzerinde iki büklüm oldu, dediğim gibi yapınca götü havaya dikildi ve amı iyice belli oldu ve ortaya çıktı. Şimdi banyonun ışığı tam üzerimize geliyordu. Yengemin etli am dudaklarının arasındaki sulu deliğine yarağımı tek hamlede soktum. Amının içi sıcacıktı ve iyice ıslandığı için girip çıkarken zorlanmıyordum.

Ayaklarımı geriye attım ve koltuğun kenarlarından tutarak şınav çeker gibi yengemin amına girip çıkmaya başladım. Bu pozisyonda ağır ağır hareket ediyor, yarağımı amının en derinlerine kadar sokuyor ve çıkarıyordum. Üzerinde eğilip kalkıyor, eğildiğim zaman yarağım amının derinliklerine girerken, dudaklarını öpüyor, emiyordum. Yengem, “Imm, ığhh!” diyerek inliyor, gözleri kapalı halde dudaklarını emiyordu. Yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Koltuk, yengemin ağırlığı ve benim abanmalarım nedeniyle yerinde oynamaya başlamıştı. Parke zeminin üzerinde takır tukur sallandıkça evin içinde yankılanıyordu sesler.

Kısa bir süre için amından çıktım ve dizlerimi iyice bükerek yarağımı tekrar amına soktum. Bu şekilde daha güçlü bir şekilde sikmeye başladım. Yengem koltuğun üzerinde iki büklüm, bacaklarını havaya dikmiş haldeydi. Koltuğun kenarlarından sıkıca tutan kollarıma tutundu ve bacaklarını omzuma koydu. Yorulduğu belliydi. Ben daha hızlı ve daha güçlü şekilde sikerken sürekli, “Ahh, ımm, ohh, ahh!” diye diye söyleniyor, omzuma koyduğu bacakları yaylanıp sallanıyordu. Bu pozisyonda koltuğun çıkardığı sesler de çoğalmış, koltuk geriye doğru hareket etmeye başlamıştı. Koltuğun ayakları zemine şiddetle çarptıkça çıkan seslere yengemin inlemeleri ve kasıklarımın kalçalarına çarptıkça çıkan sesler karışıyordu.

Sonunda tüm gücüm tükenmişti, vücudumu yine elektrik çarpmış gibi oldu ve döllerimi amına akıttım. Bir süre daha amında gidip geldim. Yarağımı çıkarınca üzerinin ilk seferdeki gibi döllerim ve yengemin amının sıvıları ile kaplandığını gördüm. Döllerim amından kasıklarına ve koltuğa akıyordu. Onu tutarak ayağa kaldırdım. Beli tutulmuş gibiydi ve, “Aay, ahh!” diyerek belini tutuyordu. Onu koltuğa oturttum. Daha sonra banyoya girdim ve duşu açtım. Sıcak suyun gelmesini beklerden içeri geçip yengemi elinden tutarak kaldırdım, “Hadi birtanem, gel yıkanalım!” dedim. Birlikte banyoya girdik. Sıcak su bizi kendimize getirmişti. Karı koca birbirimizi güzelce yıkadık.

Banyodan sonra kurulandık ve beraber yatağa girdik. Yengem geceliğini, ben de külotumu giymiştim. Ona, “Zevk aldın mı?” diye sorunca çok utandı. Üsteleyince, “Evet!” dedi. Sonra o da bana, “Sen aldın mı?” diye sordu. “Hem de çok!” dedim, onu alnından öptüm. Birbirimize sarıldık. O sırada yengem, “Birşey soracağım, ama doğru cevap ver!” dedi. “Ne soracaksın, sor!” dedim. Benden sürekli gerçeği söylemem için söz vermemi istiyordu. Sonunda, “Tamam, söz, hadi sor!” dedim. Bana, “O akşam geldiğinde banyoda külotuma boşalmışsın…” dedi. Bunu söylerken kıkır kıkır gülüyordu. Ben bunu unutmuştum, “Çok mu utandın?” diye sordum. “Yoo, niye utanayım ki? Sen benim kocamsın sonuçta! Beni çok mu istemiştin o akşam?” dedi. “Evet, niye sordun şimdi bunu?” dedim. Yüzünde gülümseme vardı, “Biliyormusun, ben de seni çok istemiştim!” dedi. Birbirimize sarıldık ve uyuduk…

Kategoriler
Uncategorized

Bir çalışanın sikiş dünyası-1

Bir çalışanın sikiş dünyası-1
Aylardır işsizdim. Onlarca firmaya CV göndermiş hiçbirinden de bir cevap alamamıştım. Parasızlık canıma tak etmişti. Telefonum çaldığında bir umutla açtım telefonum
– Tahsin Beyle mi görüşüyorum
– Evet buyurun benim
– Merhaba Tahsin bey, ben Gülşah Metafor Denizcilik ve Dış Ticaretten, CV’nizi inceledim. Müsait misiniz bu gün bir iş görüşmesi gerçekleştirmek istiyoruz. Saat 16:00’da şirket merkezimizde olur musunuz?
– Tabi, Tabi Gülşah hanım.

Yataktan bir çırpıda doğruldum, hemen bir tıraş oldum. Gömlek ve pantolonumu ütüledim. Artık bitmek üzere olan parfümümden bolca sürüp şirket merkezine belirtilen saate gitmiştim.

– Hoş geldiniz Tahsin Bey
– Teşekkür ederim, Hoş buldum.
– Evet, şimdi daha önceki tecrübeleriniz bizim için yeterli, yeni kurulan bir firmayız bize dış ticaret departmanında oldukça lazım olan kişinin bütün özelliklerini taşıyorsunuz. Elbette birkaç sorum olacak.
– Tabi buyurun lütfen
– Sizi seçmemiz için en geçerli üç sebep nedir?
– Farklı oluşum, hızlı çözüm üretebilmem ve işe ihtiyacım olması
– Sizin farkınız nedir?
– Geniş bir pencereden bakabiliyorum hayata
– Hımmmmm, peki sizce insan ilişkilerinden geçerli olan kural nedir
– Kaçan kovalanır
– Hahahaha onu sormuyorum genel olarak nedir
– Bu genel bir kural değil mi?
– Bence değil Tahsin Bey
– Sizce nedir peki?
– Burada mülakata katılan sizsiniz ama
– Evet, değil mi sizde beni seçecek olan kişi o nedenle benden daha iyi şartlardasınız bende elinize düşmüş birisiyim
– Anlamadım
– Anlamayacak bir şey yok Gülşah hanım kendinizi gördüğünüz yer diyorum aslında gerçek yeriniz değil bu görüşme bittiği zaman yine klasik insan olacaksınız. Ben müsaadenizi istiyorum saat 17’ye geliyor bugün şampiyonlar ligi maçı var.
– Ya mülakat, daha bitmemişti
– Eh bence siz yarında benim gibi birkaç insan bularak egonuzu tatmin edebilirsiniz, bakışlarınız kendimi kötü hissetmeme sebep oluyor. İnsan ilişkileri sorunuza gelince kanımca önce insana insan gibi davranmak olabilir, evet işsizim ama bu acımasız bakışlarınıza tahammül edeceğim manasına gelmiyor.

Binadan çıktığımda kendime lanetler ediyordum. Ne vardı iki dakika şu kişisel huylarımdan vazgeçseydim. İyi mi oldu böyle aptal herif yine işsizsin.

Değilmişim. İki gün sonra mailme gelen evrak listesini hazır edip başlamıştım işe. Kendime ait masada Serhat, Deniz, Nilay, Elif, Tuba ben ve sorumlumuz Gülşah hanımla birlikte çalışıyorduk. Geniş bir odada tam 7 kişiydik. Kısa zamanda işe uyum sağlamıştım hem işe hem de ortama uyum sağlamak zor olmadı, iş arkadaşlarımı tahlil ediyor ve ona göre davranıyordum.

İlk maaşımı aldığımda artık rayına girmiş bir hayatım vardı. Serhat ile iyi bir arkadaşlığımız olmuştu hatta kanka bile olmuştuk bu kısa zamanda. Deniz ise bizden daha uzakta durmayı tercih eden hemcinsimizdi. Nilay şen şakrak bir kızdı, Elif ise türbanlı ve aşırı ciddi ve evli bir kadındı. Tuba ise sıradan nişanlı ve gelinlerin tatlı telaşı sayfasından fırlamış gibi bir karakterdi. Gülşah esmer tam bir milfdi kalın çerçeveli gözlüklerinin üzerinden insana bakan sert ama adaletli birisi hissini veriyordu.

Serhat bile ilk maaşımı ıslatmaya karar vermiştik hem de iş yerinden bahseder daha iyi bilgiler edinirim diye düşünüyordum. Ustura Hasan’ın yerinde rakılarımızı yudumluyor, havadan sudan konuşuyorduk.
– Ya bak sana bir şey deyim mi Tahsin?
– De kanka
– Oğlum senin işe gelmen iyi oldu, ulan amcıkların yanında sıkılıp duruyordum yahu
– E deniz var ya lan
– Ya boş ver onu, olmaz olsun onun gibi erkek
– Niye lan
– Lan oğlum işte kafa dengi değil. Kaç senedir yan yanayız daha bir içmeye gitmedik.
– Yuh, peki ya diğerleri
– Ha amcıkları mı diyorsun, bakma hepsi iyidir işinde gücündeler. Bir tek Elif biraz sıkıntılı
– Niye mutaassıp diye mi
– Yemişim onun mutaassıplığını o var ya senden önce Kemal diye bir çocuk vardı onunla arası iyiydi. Bu Gülşah yok mu hah o basmış bunları ofiste bildiğin sikişirken ondan sonra Kemal’i şutladılar. Elif, Gülşah’ın akrabasıdır kıyağını geçti tabi. Bir de alt kademeden salağın tekini bulup everdi. Elif’de kapandı oldu bitti her şey.
– Yapma yav…
– Kimse bilmiyor bunu ama ha. Aramızda kalsın, ekipten tek bilen benim.
– Sen nereden biliyorsun lan
– Gülşah ablam benim
– Ablan mı, haaa anladım.
– İş yerinde pek belli etmeyiz, üvey ablam ama babalarımız bir.

Yatağıma uzandığımda Elif’i düşündüm, ince zayıf, dar eteğinin altından sertliği belli olan kıçıyla kendi halinde sessiz bir kızdı . Hani görseniz yakıştıramazdınız Elif’e böyle bir şeyi. Kemal’in patlattıp başkasına yamanan amcığı şimdi namuslu mu oluyordu. Bana ne yahu deyip yattım.

Bana ne demiştim ama Eşimin ölümünün ardından kimse ile de birlikte olmamıştım. Elif kolay bir hedef olarak yerleşmişti zihnime ya değilse. Fırsat buldukça Elif ile yakınlaşmaya çalışıyordum ama nafile o kadarı pek mümkün değildi. En azından ilk iki ay bu mümkün olmamıştı. Ekibe iyice ısınmıştım ama Elif’i de gözüme kestirmiştim.

Bütün cesaretimi toplayıp bir gece whatsaptan yazmaya karar verdim.
– Merhaba Elif, Recep beyin dosyasını ne yaptık hatırlıyor musun?
– Merhaba imzalaya gitti o dosya
– Ha doğru ya, nasılsın
– Hiç iyiyim dizi izliyorum
– Dizi mi hangisini
– Muhteşem Yüzyıl
– Ha ya neler oluyor değil mi Hürrem tapılacak kadın
– Niye ya ben sevmiyorum onu
– Güzel kadın ya, zeki.
– Ah siz erkekler dolgun kadına bayılırısınız
– Yok yahu ben zayıf, ince, uzun seviyorum

Cevap gelmedi. Ben son bir mesaj attım.
– Yarın bej renkli eteğini giysene sana çok yakışıyor.

Sabahı zor ettim. Evet, bej renkli eteğini giymişti. O daracık etek kalçalarının nefisliğini gün yüzüne çıkarıyordu. Bu zayıf, uzun kadının götünün muhteşem ayrıntıları her erkeği cezbederdi. Bana gülümseyerek günaydın dedi ben de ona tabi. Ara sıra göz göze geliyorduk.

Serhat öğle yemeğinde
– Ne o lan Elif ile
– Ne alaka oğlum
– Hadi hadi yeme beni…
– Eh akraban diye
– Yok ya benim akrabam değil Gülşah’ın akrabası o anne tarafından da dikkatli ol bak. Gülşah görmesin
– Görürse görsün amına koyum
– Lan
– Tamam lan tamam biliyoruz ablan
– He öyle ama bakma o da bahtsız enişte bey yatalak bizim.
– Niye lan
– Niye olsun kazadan sonra adam felçli gibi kaldı. Pek samimiyetimiz yok çünkü bizim pederin nanesiyim ben Gülşah’ın annesi resmi eşi işte çaktın mevzuyu ha ablam neticede ona göre ha. Elif’e ne yaparsın bilmem hahah
– Yemedik ya ablanı

O gece bir şişe şarap açmış televizyon karşısında pinekliyordum. Elif yazmıştı
– Ne yapıyorsun
– Şarap içiyorum
– Günah günah =)
– Aman nesi günah kendi kendime içiyorum, hem senin ki yok mu
– Aman boş ver şu salağı evde yok
– İşyerinde çok mu dikkat çekiyoruz
– Ne varda dikkat çekeceğiz yahu biz arkadaşız
– Değil mi
– Evet, şarabın tadını özledim
– İçiyor muydun
– Evet daha önce açık birisiydim ben
– Bak sen ne numaralar vardır sende daha
– O ne demek
– Ne demekse ne demek
– Bir şey mi duydun sen
– Yoo ne duymam gerekir
– Hiç
– Kemal’i biliyorum.
– Yaaa
– Evet, eh bana da bir güzellik yaparsın artık
– Sarhoşsun sen
– Sarhoşken de kaldırıyorum benim 23 cmi merak etme
– Terbiyesiz.

Gerçekten sarhoştum. Sabah kalktığımda yazdıklarımı okuyunca beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Gülşah hanım beni koridorda yakalayıp. Çıkışta biraz konuşacağız servisle gitme seni ben bırakırım demişti. Mesaiyi zor etmiştim. Ah işten kovulacaktım bu nasılda belli idi.

Gülşah emniyet kemerini takıp iş yerinden uzaklaşmaya başladığımız da konuşmaya başladı.
– Üç aydır çalışıyorsun çalışkan bir elemansın yalan yok ama Elif’ten uzak dur.
– Anladım
– Dün bana yazışmaları gönderdi.
– Sarhoştum.
– Kemal mevzusunu Serhat mı söyledi
– Şey…
– Başka kim olacak değil mi? Bu konuda kimseye bir şey söylemeyeceksin. Seni bu defa affediyorum ama Elif’ten uzak dur.
– Nereye gidiyoruz.
– Bira alıp yalnız kalacağımız bir yere gideceğiz, bakalım içince de kalkıyor mu. Hahahaha ne şaşırdın sen öyle şaka tabi ki evine bırakacağım seni. Ulan bana da mı yürüyeceksin kudurdun mu oğlum sen.

Buraya kadar gelmişken bir kahveni içeyim bari diyerek benimle birlikte yukarı geldi. İşkillenmedim değil, bana karşı bugün oldukça sıcak davranıyordu ama ne bileyim.
– Bu fotoğraflar kimin
– Eşimle kızımın
– Ah nasılda güzel bir kadınmış tekrar başın sağolsun
– Teşekkür ederim
– Benim hikayemi de anlatmıştır Serhat sana
– Biraz bahsetti
– Evet, dört yıldır ne yazık ki yatalak eşim. Kader
– Evet her şey kader.
– Güzel bir kitaplığın varmış. Okudun mu hepsini.
– Evet, büyük bir kısmını.

Elindeki kahve fincanını masanın üzerine koyup yanıma doğru yaklaştı öylece birbirimize bakıyorduk, ne oluyordu yahu dememe kalmadan kucağıma oturup dudaklarımı emmeye başladı. Sikim yılların verdiği hasret ile bir anda kalkarken ne yapacağımı bilmiyordum. Serhat’ın ablası, şefim Gülşah kucağımda deli gibi emiyordu dudaklarımı. Elif’e niyet Gülşah’a kısmet diyerek ben de sarıldım dudaklarına deli gibi öpüşmeye başladık, dilim ağzının içinde boynunda durmadan dolaşıyordu.
– İlk iş görüşmesinde amımı ıslatmıştım şerefsiz, Elif’e yürüyünce ..
Elimi kalçalarına atmış okşuyordum. Bir yandan da gömleğinin düğmelerini çözüyordu, sütyeninden belli olan iri memeleri birazdan ağzımla buluşmuş deli gibi ısırarak emiyordum.
– Morartma
– Kim görecek amına koyum
– Ohhhh…
Taş gibi iri memelerini kokluyor uçlarını yalıyor, deli gibi emiyordum. O da tişörtümü çıkarmış bedenimde dilini gezdiriyordu yatak odasına geçtiğimizde onun g-string kilodu benimse baksırım vardı. Baksırmı çıkarıp sikimi özgürlüğüne kavuşturdum. Gözleri sikimin üzerinde dolaşırken eli ile hamle yapıp beni önüne çeki sikim ağzında dolaşırken sigaramı yaktım. Özlemişti sik yalamayı bu her halinden belli oluyordu. Kalın ve uzun sikimi gırtlağına kadar sokup çekiyordu. Bir elimde sigara diğeri memelerinde cork cork sesleri eşliğinde ilk postamı ağzına attırmıştım. Hepsini yuttu.
– Ben de seni yalamak istiyorum
– Vaktim yok o kadar derken g-stringini çıkarıp yatağa uzandı. Sok şuun dört senedir yaraksızım.
Henüz inlememiş sikimi yarı sert içimde kara amına soktum.
– Ohhhh, pompala Tahsinim
Pompalama başladım, pompaladıkça tekrar sertleşmiştim. Üzerine uzanıp hayvan gibi sikiyor, gözlerindeki acı ve zevki görüyordum dudak dudağa yapışıp ihtiras ve tutku ile öpüşüyorduk. Sertçe dibine kadar basıyordum ıslak ve daracık amının. Deli gibi sırtımı okşuyor omuzlarımı ısırıyor beni kendine çekiyordu. Bedenlerimizin sesleriyle daha da azıyor birbirimize iyice kenetleniyorduk.

Yan çevirip götüne bir şaplak atarak tekrar girdim. Kolumun üzerine yatmış elimi ağzına alıp parmak uçlarımı emerken diğer elim memelerinde dolaşıyordu iri ve büyük memeleri sakallarımda kızarmış yer yer esmer teninde çürüme izleri vardı. Götü biraz geniş ama güzel pürüssüzdü, prüssüz götlere bayılırım doğrusu elimi orada gezindiriyor. Sertçe köklüyor Gülşah’ın amının tadını alıyordum. Beni ittirip üzerime çıktı ayakları üzerinde durup sikimi eline alıp amına nişanlayıp oturdu.
– Büyük …
– Ohhhh orospu…
– Sik beni…koy amcığıma

O oturup kalkarken ben de amının içine sertçe bastırıp memelerini tokatlıyordum. Son darbesi fenaydı bir anda bütün gücü ile sikimin üzerine oturup götünü sağa sola oynatıyor bir taraftan omuzlarımı sıkıyor hırıltılı sesler çıkarıp götünün kasılmaları ile siki amımı sıkıyordu. Üzerime yatıp kaldı, boşalmıştı sıra bendeydi götünü hafifçe yukarı kaldırıp sertçe vurmaya başladım ben vurdukça taşaklarım birer gülle gibi götüne çarpıyor Gülşah bas bas bağırıyordu. En son “içime boşalma…” dedi ama kim dinlerdi onu. Bir anda ikinci patlamamı amına yapmıştım.
Bir süre öylece devrilip yattık, sonra giyinip bana baktı çırılçıplak yatan bana. Kapının çarpılış sesini duydum. Ve öylece uyudum.

-Devamı Gelecek-

Kategoriler
Uncategorized

ilkler heycan weri

ilkler heycan weri

çok heycanlanıyorum ve ara sıra yaraklara bakarak 31 çekiyorum. Bende
başımdan geçen bir olayı sizlerle paylaşmak ve yaraklarınızı
kaldırmak istiyorum.

Benim
mesleğim şöförlük, uluslararası gidip geliyorum. Bir akşam
yoldan geldim Tırımı Tır parkına çektim, akşam
yemeğini yanına küçük bir şişe rakı açarak yedim. Akşam
hangi karıyı sikeceğimi düşünürken, Tırların
arasında dolaşan 16-17 yaşlarında genç bir delikanlı
gördüm. Acaba ne arıyor diye arkasından gittim. Kendisini
sıkıştırıp, “Ne arıyorsun burada?” diye sordum. O
da Almanca ‘Bir şöförü aradığını’ söyledi. Ben “Niye
arıyorsun?” diye sordum. O da “Erkek arkadaşım.” deyince bende
jeton düştü. Delikanlıya alıcı gözüyle şöyle bir
baktım, çok yakışıklı ve temiz görünüyordu. Birden
içimde hiç tatmadığım bir his oluştu ve direkt “Sen
ibnemisin?” diye sordum. O da “Evet, aslında biseksüelim.” dedi ve
bana uzun uzun baktı. Ardından “Benim erkek arkadaşım bugün
gelmemiş, benimle benim eve gelirmisin?” diye sordu. Bende hiç
düşünmeden “Evet!” dedim ve birlikte arabasına bindik yola
çıktık…

Yolda
birden durdu ve “Sen kullan arabayı.” dedi. Ben direksiyona geçtim daha
arabayı hareket ettirmeden, bu benim yarağa saldırdı. Ne
kadar “Dur yapma…” desemde dinlemedi, benim fermuarı adeta
yırtarcasına açtı ve benim kazık gibi olmuş
yarağımı ağzına alıp emmeye başladı.
Ama nebiçim emiyor ibne, bir karı bile öyle emmedi yarağımı
o ana kadar. Bende onun götünü sıvazlamaya başladım.
İçim bir hoş oldu ki anlatamam, evine gelene kadar beni bitirdi, tam
evin önünde ağzına patladım boşaldım. O da dölümün
hepsini yaladı yuttu. Evine girdiğimizde duşu sordum
ve hemen duşa girdim. O da arkamdan geldi ve beraber yıkanmaya
başladık. Delikanlının yarağına bir baktım ki,
iri mi iri, vücudu atletik ve güzel, aynı kız gibi. “Gel
sırtını yıkayayım.” dedi. Ben arkamı döndüm, bu
başladı hertarafımı yıkayıp öpmeye. Arasıra
da o iri sikini götüme değdiriyordu, kendi kendime ‘Ulan bu ibne beni
sikmeye kalkmasın?’ diye düşündüm. Ama inanın benimde
hoşuma gitmeye başladı. O ana kadar hayatımda
götüme yarak değmemişti, garip bir duygudu…

Delikanlı
önümü dönderip benim dudaklarımı öpmeye başladı. Aynı
bir kız gibi öpüyor, dudaklarımı vantuz gibi emiyordu. Öpüşürken
ikimizin siki de kalkık halde birbirine değerken, aynı zamanda
birbirimizin götünü sıvazlıyorduk. Ben onun götünü sıvazlarken
arada bir göt deliğini parmaklıyordum. Birden nasıl olduysa
elim delikanlının yarağına gitti ve
yarağını sıvazlamaya başladım. Bunu da ilk defa
yapıyordum, ilk defa bir erkeğin sikini okşuyordum ve çok
hoşuma gittiğini farkettim. Birbirimizi
karşılıklı yıkayıp okşadıktan sonra,
kurulanıp yatağa geçtik. Ama yatakta nasıl sevişiyoruz,
deliler gibi. Derken 69 olduk ve birbirimizi yalamaya başladık.
(Ben çok güzel am yalarım) o benim sikimi, ben onun götünü, kendimizden
geçene kadar birbirmizi yaladık, ne göt kaldı ne yarak…

Sonra
ben bu ibneyi kucakladığım gibi sikime oturttudum. Deneyimli
olduğu belli oluyordu, köküne kadar bir seferde aldı ve götünü
sikmeye başladım. Ama ne sikiyorum, deli gibi, bir taraftanda sikini
okşuyorum. Bunun götünü takriben 15-20 dakika siktikten sonra
ikimizde boşaldık, ben onun götüne o benim elime. Sonra birer sigara
ve içki molası verdik. İçkilerimizi içerken baktım ibnenin siki
hala kalkık duruyor. Sikinin kafası birden elma şekeri gibi
göründü gözüme ve eğildim ibnenin sikini yalamaya başladım. Delikanlı
çok yakışıklı ve bana karşı cömertti, ben de ona karşı
cömert davranmaya karar verdim. Ona “Bak ben hiç götten sikilmedim, ama
şimdi sikilmek istiyorum, ilk sen benim götümü bozacaksın.” dedim. Delikanlı
birden heycanlandı, elindeki içki bardağını masaya bırakıp
beni baştan aşağıya kadar yalamaya başladı. Götümü diliyle
ve parmaklarıyla sikilmeye hazırlıyordu. Bende aldığım
zevkten uçuyorum bu arada. Sonra birden ayaklarımı omuzuna aldı
ve yarağını ıslanmış götüme büyük bir ustalıkla,
yavaş yavaş sokmaya başladı. Okadar zevk alıyordum ki,
sikini yarısına kadar götüme sokunca, bunu belinden tutup üstüme çektim.
O da sikinin kalanını hoyratça kökledi götüme. Hem acıyordu, hem
büyük bir zevk alıyordum…

Delikanlı
bir saat kadar götümü sikti, beni yarağa doyurdu. Manyak etti beni,
ardı ardına boşalıyordu götüme, ama ben bırakmıyordum,
içimden çıkmasını istemiyordum. O gece ne kadar sikiştiğimizi
hatırlamıyorum, ama bu kadar zevkli olduğunu bilseydim, çok çok
önceden siktirirdim kendimi. Şimdi gözüm karı kız görmüyor,
gaylardan vazgeçemiyorum artık. Şu anda benim yarak göt istiyor,
götümde yarak istiyor…

Sizlere iyi 31 çekmeler. Hoşça kalın.

Kategoriler
Uncategorized

ESKİ PERSONELİN ATEŞLİ KARISI

ESKİ PERSONELİN ATEŞLİ KARISI

Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim. Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çokta merak ediyordum. Bu arada erkan benden çok korkar, aynı zamanda çokta saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de, “Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.

Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler. 15 gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkana çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım. Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkandı. Beni görünce baya bir şaşırdı, “Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra, “Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş…

Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de, “Müdürüm, ailecek te görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve “İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkanın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim, “Olabilir, eğer hanımı kafadengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi. Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı. Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.

Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve “Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da, “Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi. Pazar günleri işyerini açmıyordum, Pazar sabah erkenden kalkıp unlu mamül fırınına giderek Simit, Poaça ve Börek aldım ve beklemeye başladık. Saat 10:00 gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler, “Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde, “Ben Hayriye!” dedi. “Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek, “Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da, “Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriyenin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük. Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.

Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. 5-10 dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri 2 saat kadar masada kaldık. Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu ve hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular. Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana, “Nahit abi, Erkan 3 yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi. Erkan da lafa girdi, “Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de, “Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi. Bu arada eşim bir bana, bir Hayriyeye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriyeden de gözümü alamıyordum. 19 – 20 yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.

Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar, “Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben, “Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim. “Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de, “Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim, “Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi. Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriyenin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu. Elimi bırakmadan, “Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı. “Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.

Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak, “Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. (Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir). “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi. “Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim. “Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi. “Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim. “Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi. Ben de, “Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım, “Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…

Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor, “Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu. “Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım, “Ben seni bilmezmiyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımazmıyım? Öyle bir fırsatı kaçırırmısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. 20 dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor, “Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle, “Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriyeler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım. Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde 2-3 dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak, “Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp ta kıza birşey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.

Aradan 3-4 gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandanda arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim. Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından, “Hayriye?” dedim. Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim. “Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi. Ben de, “Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…

Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim. “Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi. Ben de, “Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!” dedim. “Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak, “Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz, “Peki abi!” dedi ve kolayı aldı. Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk. Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım. Birkaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, 10-15 saniye gözgöze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu. “Abi ne zaman kapatıyorsun?” dedi. Ben de, “5-10 dakikaya kadar kapatırım, gideriz!” dedim. Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.

Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de, “Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim. Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardüsünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kapıları açtım, arkaya binmek istedi. “Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince, “Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti. Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı. Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum…

Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye, “Demek Erkan benden çok behsetti ha, öyle mi?” diye sordum. “Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.” dedi. “Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmıymışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve “Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi. “Teşekkür ederim, sizde iyisiniz, Erkanı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onla evli olğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra, “Eh işte, öyledir…” dedi. “Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum. “Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?” dedi. “Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.” dedim. “Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.” dedi.

“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!” dedim. “Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.” dedi. “Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı, “Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım, “Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim. “Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi. “Peki tamam!” dedim.

Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriyeye arabadan inmeden ona, “Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum. “Yok bir şey abi, sonra anlatırım!” dedi. “Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!” dedim. “Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, ozaman ararım.” dedi. “Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?” diye sordum. “Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.” dedi. “Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz farketmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde, “Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim. “Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.

Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi. Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriyeden telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok. Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Haftasonu müsaitseniz, ya siz gelin, yada biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…

“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi, “Alo?” dedi. “Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum. “Yok Nahit abi, 14:30’da gitti o.” dedi. “Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?” dedim. “Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.” dedi. “Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?” diye sordum. “Aramadım işte…” dedi. “Neden? Hani konuşacaktık?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, “Boşver Nahit abi, konuşmayalım!” dedi. “Hmmm. Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra, “Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?” dedi. “Dost olduğumuzu düşünüyordum ben.” dedim. “Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.” dedi.

“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.” dedim. “Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.” dedi. “Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.” dedim. “Güveniyorum…” dedi. “Güveniyorsan anlatırsın.” dedim. “Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.” dedi. “Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!” dedim. “Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.” dedi.

“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.” dedim. “Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.” dedi. “İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.” dedim. “Sakıncası yok…” dedi. “Alışverişi yaptınız mı?” diye sordum. “Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.” dedi. “Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.” dedim. “Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım. Titrek bir sesle, “Sen zaten çok güzelsin, extra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlik ten sonra, “Ciddi ben güzelmiyim?” diye sordu. “Hemde çok!” dedim. “İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” dedi. Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu, “İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!” dedim. “Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!” dedi. “Abartmıyorum!” dedim. “Nerem güzel ki?” diye sordu. “Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…

“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!” dedi. “Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?” diye sordum. “Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.” dedi. “Hmmm, tutturamadım!” dedim. “Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!” dedi. “Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hastamısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.” dedim. “Yok abi, sorun Erkanda, bende değil!” dedi. “Öylemiiii? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?” diye sordum. “Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!” dedi. “Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?” dedim. “Gitmiyor işte!” dedi. “Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!” dedim. “Gitmez abi! Utanıyor!” dedi. “Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?” diye sordum. “Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi.

İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu. “Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!” dedim. “Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?” dedi. “Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?” dedim. “Abi Erkanın erken boşalma sorunu var!” dedi. “Öylemi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?” diye sordum. “Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden 3 kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o günde çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden 2 ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.” dedi.

“Hmmm, durum baya vahimmiş, senin adına nekadar üzüldüğümü bilemezsin!” dedim. “Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz nekadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Level’e geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriyeyi kesin sikebilecektim. “Yengenle hemen hemen hergün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da 1 saati geçer bazen!” dedim. Hayriyenin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum, “Yok yaa? Okadar sürüyor mu abi? Okadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni, fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik Fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez Orgazm ettikten sonra Finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. (Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!).

Hayriye, “Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!” dedi. “Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklelerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?” dedim. “Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!” dedi. “Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen birşey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun. Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz, mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!” dedim…

Hayriye belliki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heycanla ve titrek bir sesle, “Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Level’e daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi, “Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla, “Yok değil, devam et lütfen!” dedi. “Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım! Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun. İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden, Hayriyeden “Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç birşey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin Orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!

Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu, “Alo?” dedi. “Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz birdaha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen, “Dur kapatma!” dedi. “Efendim canım?” dedim. “Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni birdaha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” dedi. Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve “Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burda bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla, “Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…

Yaklaşık bir hafta boyunca hergün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir Orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve nezamandır yüzünü görmemiştim, “Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim. “Kocam evde, çıkamam!” dedi. “Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, 5 dakika görsem yeter!” dedim. “Tamam bakarız!” dedi. Ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, pancurları indirdim ve yanına geçtim. Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek. Direk yanına vardım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım…

Çılgınlar gibi öpüşüyoruz. “Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada Çekyat vardı, hemen oraya girdik. “Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!” dedi. “Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, Çekyata yattı ve “Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi. Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, 3-4 cm uzunluğunda ince bir çizgi! Aşkım bu ne böyle?” dedim. “Ne var, ne oldu?” dedi. “Aşkım bence Erkanda sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” dedim…

Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti, “Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriyenin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriyenin gözleri kaydı, “Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!” dedi. “Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!” dedim. “Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu. “Hazırmısın aşkım?” dedim. “Hazırım erkeğim! Hemde nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?” dedi.

Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim, “Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Göz gözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor, “Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim. Gözü gözümde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Birdaha, bir daha derken titremeye başladı. O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hemde göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak, “Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum…

Hayriye de, “Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkanın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle Orospuna! Kökle Fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin Orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek Orgazm oldu ve “Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi. “Korunuyormusun?” dedim. “Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, 15 yıldır böyle boşalmamıştım. 3-4 dk. içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa. Sonra hemen kalktık toparlandık. Pancurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz. “Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi. “Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!” dedim. “Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!” dedi. “Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?” diye sordum. “Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!” dedi. “Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?” dedim, “Tamam Nahit!” dedi, gitti.

Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı. Baktım kapıya sırtını dayamıs öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı. Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı, “Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi.

Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı, “Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi. Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor, “Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu. Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım. Derin derin nefes alıyordu. Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu, “Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…

Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki dahada sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu, “Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkanın yanında tecavüz ederdin bana, Erkana da başımı tuttururdun!” dedi. “Tutarmıydı?” diye sordum. “Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi. Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım, “Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiğimin pezevengi!” dedim.

“Oooohhh, eveeet, sik Erkanın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu. “Sen tam bir Orospuymuşsun, amına koyduğumun Kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi Fahişe!” dedim. “Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!” dedi. “Sende bu Orospuluk varken seni daha öyle sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!” dedim. “Ooohhh sik erkeğim Erkanın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!” dedi. “Neler vereceksin?” dedim. “Amcığımı verecem!” dedi. “Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun Orospusu seni!” dedim.

“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!” dedi. “İşte bu güzel!” dedim. “Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahitim! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana birşeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı. Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim. Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…

Yaklaşık 45 dakika sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım, “Geliyorum Orospu, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından, “İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu Orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!” dedi. “Ya hamile kalırsan?” deyince, “Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı. Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…

O gece Hayriyeyi defalarca siktim (Götten de siktim!) ve ilişkimiz 3 yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Şimdi benden hamile kalınca kocasına her şeyi anlatmış, kocası önce kızmış, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş…

[Nahit]

Kategoriler
Uncategorized

BALDIZIM AYSEL

BALDIZIM AYSEL

Selam adım serdar 30 yaşında evliyim çok iyi bir sex hayatım var. eşim banu ile haftanın her günü sex yaparız.çünkü iri muhteşem bir yarağa sahibim soktuğum deliğin hakkını veren biriyim uzatmadan size yaşadığım olayı anlatacağım.
Eşim banunun ablası aysel 35 yaşında tesettürlü bir bayan oldukça alımlı ve güzel biri birgün bize gelmişti kocasının şehir dışına gittiğini bir hafta gelmeyeceğini anlattı önce ben birşey düşünmedim bunda ne var olabilir diye düşündüm o gün geç saatlere kadar oturduk baldızım mehmet yarın bize uğrayıp eşimin işyerinden istedler bir çanta var alıp onu geçerken verebilirmisin dedi bende hay hay yarın geçerken alırım dedim balldızımın evi bize uzak sayılırdı o gece göndermedim bizde kaldı sabah ben bırakırım hemde çantayı alırım dedim.
Sabah beraber evden çıktık baldızım aysel yolda garip davranıyordu evlerine vardık bana içeri gir iki dakika otur ben çantayı getireyim dedi yanımdan ayrıldı sonra içeri elinde bir neskafe ile girdi sen bunu içedur geliyorum dedi gitti bir on dakika geçti ve kapı açıldı içeri baldızım aysel girdi inanamadım baldızım çırılçıblaktı ah benim saf eniştem ne çantası ben sana kendi çantamı açacağım dedi çok şaşırmıştım ama yapacak birşey yoktu aysel tam hazırdı kocaman memeleri iri kalçaları muhteşem görünüyordu aysel yanıma gelerek bana sarıldı artık duramazdım hemen dudaklarına yapıştım orospu öpüşmüyor ısırıyordu memeleri elimde lastik top gibi sıkıyor bir taraftan amcığı ile oynuyordum beni soymaya başladı pantalonumu kilodumla beraber indirdi kalkan yarağımı görünce vayyy bune böyle deyip yalamaya başladı ben sırt üstü yattım o amcığını ağzıma verdi kendisi yarağımı somuruyor çilginca sevişiyorduk yarağım taş gibi olmuştu aysel ben bunu nasıl alacağım bizimkininki bunun yavrusu gibi diyor yarağımı ha bire sıvazlıyordu sonunda amcığına dayadı yavaş yavaş sokuyor bir taraftanda ahhh ohhh diye bağırıyordu yarak girip çıktıkça ayselin amından foşşş foşşş diye ses çıkıyor aysel vur eniştem vur bundan sonra ayselini ihmal etme. bu yarak kardeşimede banada yeter diyordu ayseli değişik pozisyonlarda adeta haşat ettim domaltıp arkasına geçtim hem amına sokup hemde göt deliği ile oynuyordum aysel ordan olmaz hiç yapmadım diyordu ama ben ısrar edince bir kırem getirip domaldı ben kıremi göt deliğine boca edip parmağımla iyice yumuşattım yarağı dayadığımda aysel anneciğim ben onu alamayacağım diyor bense yükleniyordum sonunda başı girmişti ama aysel yanıyor diye bağırıyor bense ileri doğru sokuyordum yarak ayselin göt deliğine girmişti artık o bağırdıkça pompalıyordum aysel bağırdıkça vurdum uzun süre siktim sonunda götüne boşaldım aysel serli kalmıştı o gün ordan ayrıldım ertesi gün tekrar gittim ayseli yine deliler gibi siktim ancak bu sefer götten vermedi üstüne oturamıyorum iyileşsin orası senin dedi şimdi arada bir buluşup amını götünü sikiyorum eşim duyacak diye çok çekiniyorum…

Kategoriler
Uncategorized

cuckold (alıntı)

cuckold (alıntı)
Kocamın Patronu
Yasemin — Kocamın Patronu

Merhaba, adım Yasemin.

25 Yaşında 2 senelik evli genç bir kadınım. 1,70 boylarındayım. Düz ve uzun sarı saçlara, ince bir bele, dolgun kalçalara sahibim. Pembe ve geniş meme uçlarıyla gögüslerim büyük ve şekillidir. Bembeyaz vücudum, uzun bacaklarım ve küçük bakımlı ayaklarımla yolda erkeklerin dönüp tekrar tekrar baktığı güzellerden birisiyim.

Eşimin iyi bir işi var ve iyi kazanıyor. Oldukça konforlu bir evde lüks içerisinde yaşıyoruz. Ancak çok çalıştığı için kocalık görevlerini yerine getiremiyor ve akşamları yorgunluktan sızıp kalıyor.

Geçen öykümde azgınlıktan yanan vücuduma engel olamayıp kendimi başka erkeklere siktirme kararı verdiğimi ve yine çok azdığım bir günde eve gelen doğulu musluk tamircilerine kendimi nasıl hoyratça siktirdiğimi yazmıştım.

Bu olayın üzerinden yine haftalar geçmiş, vücudum yeniden alev alev yanmaya başlamıştı. Evde çırılçıplak dolaşıyor, internette yüzümü gizleyerek erkeklere çıplak şovlar düzenliyordum. Kameranın karşısındaki irili ufaklı siklerin benim için boşalmasını büyülenerek izliyordum. Bazen çok azdığımda dayanamayıp gizli numaradan tanımadığım adamlarla konuşup telefonda bellerini getiriyordum. Hemen hepsi de buluşmak için yalvarıyor. Bazıları yüksek ücretler teklif ediyor, bazıları beni bekar evlerinde grup olarak sikmek istiyor ama hepsi de ekranda gördüklerine sahip olmak için yarışıyorlardı. Bense bazen dayanamayacak kadar azıyor ama bütün vücudumun yanmasına ve bacaklarımın titremesine rağmen evli bir kadın olduğum için kendimi tutuyordum. Ancak ekranda izlediğim yarakların geceleri rüyama girmesine engel olamıyordum.

Yine böyle bir günde bacaklarımı ayırmış, ıslanmış bacak aramı karşımdaki adam için parmaklıyordum. Herifin öyle büyük ve sert bir yarağı vardı ki büyülenmiş bir şekilde ne isterse yapıyordum. Azgınlıktan karşımda sıvazlanan büyük sikin kölesi olmuştum. Herifin istediği şekilde domalıyor, arka deliğimle ya da amımla oynuyor, büyük göğüslerimi dimdik olmuş meme uçlarımdan sıkarak yoğuruyordum. Aniden çalan cep telefonumun sesiyle irkildim. Arayan kocamdı. Merhabalaştıktan sonra sesimdeki titremeyi farketmişti.

“Hayrola aşkım sesin tuhaf geliyor hasta mısın yoksa?” diye sordu.

“Hayır hayatım temizlik yapıyordum da nefes nefese kalmışım” diye cevapladım. Bu arada iki parmağımla pembe amımı dudaklarından ayırmış karşımdaki adama ıslak amcığımın içini göstermeye çalışıyordum.

“Aşkım sana zahmet olacak ama akşama yemeğe misarifimiz olarak patronumuz Mahmut Bey gelecek. Biliyorsun bu benim için çok önemli şöyle içkili güzel bir sofra hazırlamamız mümkün mü?” diye sordu. Sesinden oldukça heyecanlandığı belli oluyordu. Eşim patronundan çok çekinir ona çok saygı duyardı.

“Tabi aşkım ne demek… Hemen şimdi mutfağa girip bir şeyler hazırlarım… Sen hiç merak etme aşkım… Mahmut Bey bu akşamdan çok memnun kalacak.” Dedim.

Canım sıkılmıştı. Kendi kendime “durduk yere iş çıkarıyorsunuz vallahi” dedim. Karşımdaki adamı boşalttıktan sonra bilgisayardan ayrılırken MSN deki herif telefonumu ya da adresimi öğrenmek için yalvarıyordu.

Böyle durumlarda her zaman yaptığım gibi kocamın kredi kartıyla yakındaki pahalı restorandan yemekler ve mezeler ısmarladım. Ayrıca rakı ve bira da sipariş ettim. Bu restoran siparişleri sayesinde eşim benim çok iyi yemek yaptığımı zannediyor.

Banyoya girdim ve sıcak suyla uzun bir banyo yaptım. Koltukaltlarımı, bacak aramı tekrar traş ederek iyice temizledim. Azgınlıktan yanan vücuduma dokunmaya doyamıyordum. Banyodan sonra düz saçlarımı kurutarak uzun uzun taradım. Küçük ve bakımlı ayaklarımın tırnaklarına sadece cila sürmeye karar verdim. Uzun topuklu bir terlik giyeceğim için ayaklarımın çok güzel görünmesini istiyordum. Bundan önce bütün vücuduma, göğüslerime, bacaklarımıa ve ayaklarıma uzun uzun güzel kokulu kremlerle masaj yaptım. Gece koyu kırmızı elbisemi giymeye karar verdiğim için kırmızı küçücük tangamı giymiştim. Üzerimde sadece tangamla; tırnaklarımı cilalamış, kurumaları için ayaklarıma üflerken aniden kapı çaldı. Aceleyle üzerime kocamın ortalıkta bıraktığı gömleği giydim ve ortadan bir iki düğmesini ilikleyerek kapıya doğru acele seğirttim. Tırnaklarımın cilası bozulmasın diye sekerken dolgun ve beyaz kalçalarım gömleğin altında sağa sola sallanıyordu. Kapıyı açtığımda siparişleri getiren 18-19 yaşlarında çocuğu karşımda buldum. “Bu da kürt olmalı” diye düşündüm. Genç olmasına rağmen iri yarı kıllı ayı gibi bi şeydi. “Bileğim kadar siki vardır bunun” diye düşünmeye başlamıştım ki. Çocuğun “siparişleri getirdim abla” diyen sesini duydum. Sesi heyecandan titiriyor, gözlerini ince beyaz gömleğin altında belli belirsiz seçilen pembe meme uçlarımdan alamıyordu. Meme uçlarım dimdik olmuş, göğüslerimin büyük bölümü önü açık gömlekten rahatça seyredilebiliyordu.

“Ay canım siparişleri mutfağa bırakıver… Kusura bakma böyle ev haliyle…” diyerek cilveli kıkırdadım.

Mutfağın kapısına arkamı dönerek bahşiş arama bahanesiyle çantamı karıştırıyor, eğilip doğrularak arkamdaki çocuğun küçücük tangamdan taşam kalçalarımı izlemesini sağlıyordum. Bembeyaz ve uzun bacaklarımı bazen ayırıyor bazen birleştiriyordum. Parayı vermek için arkamı döndüğümde terlemiş gözleri faltaşı gibi açılmış çocuk, gözlerini kalçalarımdan zorla ayırarak şaşkın bana baktı.

“Birazcık cesaretin olsa beni yere yatırır burada çatır çatır sikerdin” diye düşündüm. “Hiç itiraz etmeden bacaklarımı açardım sana”.

“Al aşkım bu da senin için” diyerek çocuğa parayı ve kredi kartını verdim. Ağzımdan yanlışlıkla “aşkım” kelimesi çıkmıştı. Pos makinasına şifreyi girerken yüzüm utancımdam kıpkırmızı olmuştu. Çocuk kekeleyerek teşekkür etti ve gitti.

“Bu akşam sikini yara yapmasa bari” diyerek kıkırdadım.

Yatak odasına geçerek sırıksıklam olmuş tangamı bir diğeriyle değiştirdim. Masayı hazırladıktan sonra Aynanın karşısına geçerek hafif bir makyaj yapmaya koyuldum. Büyük ve yeşil gözlerimi öne çıkaracak bir far sürdüm. Hokka gibi küçücük burnumun altında yarı açık duran tombul dudaklarımı koyu kırmızıya boyadım. Hafif bir allık sürdükten sonra kırmızı elbisemi giydim. Uzun topuklu ve bir tek ince kırmızı bant ile ayaklarımda duran terliklerimi de giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Omuzlarımdan dökülen düz sarı saçlarım, geniş dekolte ile yarısı dışarıda dimdik duran sütyensiz büyük göğüslerimi, bacak aramın 3-4 parmak altına uzanan ve ince belime yapışmış ama aşağı doğru genişleyen elbisemin etekleri ile düzülmeye hazır bir fahişe gibi duruyordum.

Odayı gerektiği gibi ışıklandırdıktan ve masayı son bir kez gözden geçirdikten hemen sonra kapı çalındı. Gelen kocama sarılarak öperken arkasında duran iri yarı adamı inceliyordum. Kocamın patronu Mahmut Bey neredeyse kocamın iki katı 40-45 yaşlarında göbekli hafif kel, kıllı bir adamdı. Sonradan görme bir kro olduğu her halinden belliydi. Ben kocamı öperken arsızca gözlerimin içine bakıyordu. Daha tanışmadan beni ayaküstü gözleriyle sikmeye başlamıştı. Elimi Mahmut Beye uzattım ve kendisinin bu kadar genç olduğunu beklemediğimi belirttim. Sırıtarak her yerimi inceliyordu. “Siparişleri getiren çocuğun yerinde bu olsaydı beni çoktan çatır çatır sikmişti” diye düşündüm. Kocam çok heyecanlı patronunu memnun etmek için dört dönüyordu. Halbuki beni gördükten sonra herifin neşesi yerine gelmiş görünüyordu. Geniş geniş sırıtarak “Böyle güzel karın vardı da bizi daha önce niye tanıştırmadın Berk Bey” diyerek küstahça güldü. Kocamın ağzı kulaklarına varıyordu.

“Çok teşekkür ederim Mahmut Bey! Eşim ve ben size ağırlamaktan mutluluk duyarız” gibi laflar sarfediyordu. Ben kıvıra kıvıra Masaya servis yapıyor, eğilerek herife bembeyaz göğüslerimi uzun uzun seyrettiriyor, adamın bakışları altında iyice orospulaşıyordum.

Bir kaç kadeh içtikten sonra yanaklarım kıpkırmızı olmuş bütün vücudum yanmaya başlamıştı. Mahmut Bey yemek boyunca masanın altından ayaklarıyla bacaklarıma dokunmuş hatta bir kaç kere bacak aramı denk getirmeye çalışmıştı. Bense herife hiç bakmadan memnun gülümsüyordum. Kocam heyecandan hiç bir şey görmüyor sürekli kendinden bahsederek kendini patronuna sevdirmeye çalışıyordu.

Bir ara adam kravatını gevşetince ister istemez adamın kıllı ve erkeksi göğsüne bakmaktan kendimi alamadım.Bakışlarımdaki açlığı hemen anlayan Mahmut Bey,

“Yasemin Hanım ayıp olmazsa biraz gömleğimi gevşetecem, çok sıcak oldu içerisi… Malum rakı” diyerek arsızca gözlerimin içine baktı. Nasıl olsa kocamın yanında bir şey olmaz diye düşünerek yeşil gözlerimi şehvetle adama dikip,

“Aaa lütfen Mahmut Bey! Kendinizi evinizde hissedin rahat olun canım” diyerek cilveyle kıkırdadım.

Kocamsa ikimizden de neşeli “Burası sizin de eviniz olur Mahmut Bey lütfen rahatınıza bakınız” diyordu. Küçük sikli beceriksiz kocamın yanında bu herife karşı inanılmaz kadınsı bir istek duyuyordum.

Kravatını çıkarıp gömleğinin üstten 5-6 düğmesini çözen adamın geniş ve kıllı göğsüne bakmaktan kendimi alamıyordum. İçtikten sonra kendimi iyice kaybetmiş adama sürekli cilveli bakışlar atıyor, şişkin bacakarasına ve kıllı göğsüne bakarak herifi iyice tahrik ediyordum. “Nasıl olsa kocam var” diye düşünerek herifi iyice azdırmaya karar verdim. Kocamın lavaboya gittiği anı fırsat bilerek bacaklarımı ayırdım ve umursamazca adamın karşısında rakımdan bir yudum aldım. Herif sırıtarak kırmızı tangamı izliyor ve eliyle sikini düzeltiyordu. Adamı cilveli bakışlarla azdırmaya devam ediyordum ki kocam içeriye girdi.

“Yahu Berk Bey” dedi patron. “Bugün çok önemli evrakları Kartal daki ofiste unuttum… Naapsak yahu” diye sordu.

“Yarın da lazımdı evraklar nasıl yapacaz bilmem ki” diye ekledi. Kocam hemen heyecanlandı,

“Dilerseniz ben hemen alıp geleyim Mahmut Bey” dedi. “Yarın ofiste size teslim ederim”

“Yahu sana da ayıp olacak Berk Bey bu saatte”, “Üzülüyorum vallahi” diye ekledi Mahmut Bey.

Herifin niyetini anlamıştım. Karşımdaki ayı gibi görünen bu kro aynı zamanda çok ta zekiydi. Beni sikmeyi o anda haketmişti. Amcığım sırılsıklam olmuştu.

Eşime ofisin anahtarlarını verirken, “Eh ben de kalkayım o zaman” dedi Mahmut Bey “Sen ofise giderken Yasemin Hanımı rahatsız etmeyeyim” dedi. gözlerime bakarak adeta beni sikmek için onay almak istiyordu. Hiç düşünmeden,

“Aaa vallahi darılırım Mahmut Bey daha size ikram edeceklerim var, tadına bakmadan giderseniz çok üzülürüm” diye cilveyle kırıttım.

Kocam ikimizden de hevesli,

“Lütfen Mahmut Bey” dedi. “Ben hemen ofise gider gelirim. Eşim size en iyi şekilde ağırlayacaktır. Hem burası sizin eviniz sayılır.” Dedi. Aceleyle, heyecandan kendini kaybetmiş bir şekilde arabanın anahtarlarını aramaya koyuldu.

Patron arsızca yerine yerleşerek “Eh madem öyle Yasemin Hanımın ikramının tadına bakmadan gitmek ayıp olur” diyerek sırıttı. Herif gözlerini yeşil gözlerimden bir an olsun ayırmıyordu. Mahmut Beye kendimi siktireceğimi anlamıştım. Hafif çakırkeyif, yanaklarım kıpkırmızı, çok azmış durumdaydım, adama bacaklarımı ayırmak için sabırsızlanıyordum. Kocam hiç bir şey anlamadan sevinerek çıktı.

Arabanın sesini dinleyerek, uzaklaştığından emin olana kadar sesizce bakıştık. Bacak bacak üstüne atmış kıçıma kadar sıyrılmış eteğimle, ayağımın ucunda topuklu terliğimi hızlı hızlı sallıyordum. Herif benim sikilmek için sabırsızlandığımı anlamıştı. Yarım ağız sırıtarak,

“Korkmayın Yasemin Hanım kocana yanlış anahtarları verdim… Kapıyı açamayıp beni arayınca geceyarısı ona çilingir arattıracam… Daha epey bi vaktimiz var yani” deyip, rakısından bir yudum daha aldı…

Herife sinirleneceğime elimde olmadan cilvelenip kırıtıyordum…

“Yasemin Hanım şöyle oynak bi müzik yok mu sizde gülüm?” “Rakı böyle eğlencesiz kuru kuru gitmez biliyo musun?” dedi. Kalçalarımı sallayarak müzik setine gittim. Radyo kanalı ararken siparişleri getiren çocuğa yaptığım gibi hafif eğilerek adama bembeyaz bacaklarımı ve tangamdan taşan kalçalarımı sergiliyordum. Oryantal müziği bulunca ister istemez kıçımı adama karşı sallamaya başlamıştım. Arkamı döndüğümde herifin gömleğini tamamen çözdüğünü gördüm. Bacaklarını ayırmış karşımda kıllı göğsü ve göbeğiyle yayılmış bir halde şehvetle beni izliyordu.

Mahmut Bey’in karşısında göbek atmaya başlamıştım. Saçlarımı sallıyor, memelerimi öne eğilerek çalkalıyor, kendi etrafımda dönerek açılan eteğimden bembeyaz kalçalarımın tombul ve gergin yanaklarını herife sergiliyordum. Kadınsı bir içgüdüyle kendimi daha iyi sitirmek için adama her türlü orospuluğu yapıyorudu.

Neden sonra patron eline kadehi ve meze tabağını alarak kanepeye geçti. Elindekileri sehpaya koyarken,

“Hadi bakalım gülüm, hazırlan da yanıma gel artık… Müziği de kapatma biraz sonra bas bas bağıracaksın, komşulara ayıp olmasın di mi” diyerek sırıttı.

Sikilme fikri aklımı başımdan aldığı için ne denirse yerine getiriyordum.

“Hemen Mahmut Beyciim” diyerek kırıta kırıta banyoya seğirttim. Suları bacaklarıma kadar akan amcığımı iyice temizledim. Yatak odasına geçerek kasıklarıma, boynuma, göbeğime bacaklarıma parfüm sürdüm. İnce askılı pembe kombinezonumla, pembe tangamı giyerek sabırsızca kocamın patronunun yanına koştum.

Biraz sonra herifin dizinin dibinde oturmuş, patrona elimle meze yediriyor bazen elimle kıllı göğsünü okşuyor, öpüyor ama sürekli olarak kumaş pantolonun üzerinden sikini sıvazlıyordum. Oldukça kalın olduğunu hissettiğim yarak elimin altında zonkluyordu. Çok erkeksi bir kokusu vardı. Patron kalçalarımı, memelerimi yoğuruyor, her yerimi hoyratça sıkıp acıtıyordu.

Önünde diz çöküp pantolonunu ve iç çamaşırını çıkarttım. Bileğim gibi bir yarak yüzümün dibinde dikilmişti. Heryeri kıllı olan bu adam taşaklarını ve sikini traşlamış pırıl pırıl yapmıştı. Belli ki bütün zamanını orospularla alem yaparak geçiriyordu bu kro. Elimle sikini sıvazlarken bir yandan da taşaklarını emiyor, kokluyordum. Çok garip ama dayanılmaz erkeksi bir kokusu vardı. Bacakaram sırılsıklam olmuştu. Diğer elimle bacakaramı kurcalıyordum. Patronun taşaklarına tükürdüm ve yalamaya devam ettim. Arada sikinin gövdesini ve başını ağzıma sığdırmaya çalışıyordum. Herifin yarağı dimdik ve parıl parıl parlıyordu. Mahmut Bey zevkten ayı gibi homurdanıyordu.

Bu sırada Eşimin patronunun telefonu çaldı. Arayan kocamdı. Kapıyı açamamış olmalıydı. Patron önce sehpadaki kumandayla müziğin sesini kıstı.

“Alo! Berk Bey valla bu saatte zor ama bi çilingir bulursan çok iyi olur ya!” “Yani bu saatte sana da zahmet veriyoruz ama hakikaten şirketimizin çok değerli bi çalışanısınız yani… Siz de olmasanız…”

Mahmut Bey kocamla konuşurken bir yandan saçımdan tutmuş yüzümü sikine ve taşaklarına sürtüyordu.

Telefonun karşısından kocamın “hiç önemli değilleri” “önemli olan işimiz” olduğu sözlerini duyuyordum.

Mahmut Bey telefonu kapattıktan sonra beni kucaklayarak yatak odasına götürdü. Üstümdekileri çabucak çıkardı. Bacaklarımı ayırmış, sırtüstü yatmış dimdik duran göğüslerimle adama bakıyordum. Herif kafasını ıslak amıma gömerek yemeye başladı… Yalıyor, ısırıyor canımı acıtıyor ama yaptıkları çok hoşuma gidiyordu. Sonunda ayak bileklerimden tutarak bacaklarımı kaldırdı ve kalın sikini kutuma dayadı. Biraz sonra “şak şuk” sesleri içinde beni güzelce sikiyordu. Sikiyle içimi dolduruyor, kalın aletini çok güzel yerlere değdiriyordu. Zevkten gözlerim kaymış inliyordum. Herif beni sikerken ayak tabanlarıma başparmağıyla masaj yapıyor, bembeyaz bakımlı ayaklarımı ısırıyor yalıyordu.

Patronu yatağa yatırıp tekrar sikini emmeye başladım. Eliyle kıçımdan hoyratça çekerek beni 69 pozisyonuna getirdi. Hem amımı yalıyor hem parmağıyla göt deliğime masaj yapıyordu. Ben de zevkten kendimden geçmiş herifin sikini, taşaklarını somuruyordum. Mahmut Bey başparmağını arka deliğime sokup çıkarıyordu.

“Kocan seni hiç götten sikmiyor mu lan orospu?” diye sordu. Artık iyice kabalaşmıştı ama ağzımdaki siki bırakmamak için alttan alıyordum. Zaten kocam beni önden bile sikemiyordu… Nasıl arkadan sikecekti ki?

“Hayır Mahmut Beyciim arkamdan hiç almadım daha önce” dedim “Ayy ayyy” diye de çığlık atmak zorunda kaldım çünkü arka deliğime iki üç parmağını birden zorluyor olmalıydı.

“Seni götünden sikeyim öyleyse” dedi… “Git krem mrem bi şey getir bakalım” dedi. Ağzımdaki siki bırakmak istemiyordum, aceleyle çekmeceden bebek yağını getirdim. Beni domaltıp kafamı yatağa bastırdı. Kalçalarımı iyice havaya dikmiş erkeğimin işini kolaylaştımaya çalışıyordum. Sikine ve arka deliğime bebek yağı sürdükten sonra yavaş yavaş zorlamaya başladı.

“Şimdi deliğini serbest bırak bakalım” “Hah şöyle rahat bırak göt deliğini” diyerek alıştıra alştıra kocaman yarağını arka deliğime ittirmeye çalışıyordu.

Bir elimleamımı parmaklıyor, bir elimle arka deliğime girmeye çalışan siki tutuyordum. Herifin siki dimdikti. Yavaş yavaş içine kaydıkça garip bir zevk alıyordum.

“Ayy Mahmut Bey yavaş” “Ohh biraz bekleyin lütfen” “mmm devam et Mahmuuut” gibi şözler ağzımdan ister istemez dökülüyordu.

Biraz sonra kocamın patronu arka deliğimi alıştırmış, hoyratça götümü sikiyordu. Kalçalarımı sıkıyor, tokatlıyor, her yerimi morartıyordu. Taşakları ıslak amcığıma çarptıkça garip bir zevk alıyordum.

“Mahmut Beyciim çok güzel” “Aaaay ay çok acıdı” “Ohh Aaaaah daha hızlı” gibi çığlıklar atıyordum. Herif dakikalarca götümü siktikten sonra böğürerek götüme boşaldı. Boşalmasına rağmen hala gidip geliyor belli ki götümü sikmeye doyamıyordu.

Duş alıp temizlendikten sonra patronun sikini tekrar kaldırmış, adamı sırtüstü yatırmış kucağında hopluyordum ki, yine telefonu çaldı. Patronun bir eli telefonda bir eliyle de sertleşmiş pespembe memeuçlarımı sıkıyordu. Zevkten kilitlenmiş hiç bir şey anlamıyordum. Karşıdaki kocamdı. Kapıyı açtırmış, dosyaları almış geliyordu. Gururlu bir şekilde anlatışını telefondan duyuyordum.

“Aferin Berk Bey” dedi patron “Şu saatte bu işi de hallettin ya! Sana itimadım sonsuz artık bilesin” “Ben de eşinizin ikramlarının tadına doyamıyorum hala evinizdeyim valla” diye ekleyerek bir yandan da küstahça sırıtıyordu. Kocamı ve beni aşağılıyordu ama ben kalçalarımı sağa sola oynatarak içimdeki sikin tadını çıkartmaktan başka hiç bir şey yapamıyordum.

“Kocamın teşekkürlerini, saygılarını, bilmukabelelerini” dinlerken, patron telefonu kapattı ve aniden sertçe pompalamaya başladı. Koca kafalı yarak içimde gidip geldikçe çığlığı basıyordum.

“Hadi bakalım Yasemin Hanım ” “Kocan gelmeden bitirelim senin işini” diyerek beni yeniden domalttı. Hoyratça hem kutumu hem arka deliğimi sikiyordu. Zevkten bacaklarım titriyor kaç kere boşaldığımın hesabını yapamıyordum. Mahmut Bey gözlerimden yaş getirene kadar beni sertçe becerdikten sonra sarsılarak boşalmaya başladı. Hemen herifin sikini ağzıma dayayarak bütün tohumlarını yalayıp yuttum. Sonra sikine ağzımla ve dilimle masaj yaparak erkeğimi hem temizledim hem de sakinleştirdim.

Mahmut Bey giyinirken ben bacaklarım tamamen ayrılmış, her yerim yapış yapış, çırılçıplak zevk içinde uzanıyordum. Öyle güzel sikilmiştim ki yerimden kıpırdayamıyordum.

“Kocan da sikiyor mu seni böyle Yasemin Hanım” diye arsızca sordu patron. Zevkten gözlerim kaymıştı. “Nerdeee Mahmut Bey keşke sizin gibi sikebilseee” diye herife cilvelendim. Kro herif küstahça bir kahkaha attı,

“Hadi kalk giyin senin boynuzlu gelir biraz sonra” dedi. İstemeyerek temizlenip giyindim. Biraz sonra biz içeride kahvelerimizi içerken eşim geldi.

“Hala buradasınız demek Mahmut Bey” ” Sizi evimizde gördüğüme çok memnun oldum gerçekten” dedi.

“Valla eşiniz öyle tatlı ki, ona doyamadım Berk Bey” dedi patron. Bana arsız arsız bakarak sırıttı “Bu akşamdan çok memnun kaldım. Seni de yorduk vallahi” “Ama Yasemin Hanıma da söyledim, bir maaş ikramiyeyi hakettin, yarın ikramiyeni muhasebeden al” diyerek evden ayrıldı.

Kocam çok heyecanlanmış, çok sevinmişti. Hemen eşime sarıldım,

“Kocacığım istediğimiz plazma TV yi alabiliriz artık değil miii?” diye sordum. “Tabi aşkım hemen yarın ikramiyeyi alınca televizyonu evde bil” dedi.

Gece sevinçle beni sikmeye çalıştı. Yarım saate yakın emmeme rağmen küçücük sikini kaldıramayınca kocam derin bir uykuya daldı.